Başbakan Yardımcısı Bozdağ kafa karıştırıyor.. Hiçbir şey değişmese bile yarı başkanlık sistemine fiilen geçeceğimizi söylüyor..
Geçmeyiz..
Başbakan parti lideri olduğu sürece, Başbakan seçimle geldiği sürece yarı başkanlık olmaz..
Türk usulü deseniz de olmaz..
Başka usul de deseniz olmaz..
Gelin lafı uzatmadan, hukuki terimler içinde boğulmadan, neden olmayacağına bakalım..
Diyelim ki; Başbakan aday oldu ve 2014’ün Ağustos ayında Çankaya’ya çıktı..
Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçimine Başbakan ve AKP Genel Başkanı sıfatıyla girecek..
Yasaya göre aday olunca o görevlerinden ayrılacak..
*
(Şu notu da düşelim..
Siyasi partilerin il ve ilçe yönetim kurulu üyelerinin istifa etmesi gerekiyor ama genel başkanların istifa etmesi gerekmiyor.. Başbakan’ın da bakanların da gerekmiyor..
Niye acaba!.
Neyse bu ayrı mesele.. Konuyu bölmeyelim)
*
Başbakan, Cumhurbaşkanı olunca Başbakanlık makamı ile AKP Genel Başkanı makamı boşalacak..
Birileri o koltuklara oturacak..
Erdoğan’ın istediği kişi başbakan oldu diyelim.. Başbakan Erdoğan ağustos ayında Cumhurbaşkanı koltuğuna oturursa, yeni başbakanın yeni hükümeti kurması, güvenoyu alması, AKP’nin kongreye gitmesi nerden baksan iki aydır..
Kasım ayına geldik mi..
Bu ne demek?
Genel seçim süreci başladı demek.. 2015’in Temmuz’u..
Eee.. AKP adına meydanlara kim çıkacak?
Kim oy isteyecek?
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı sıfatıyla eski partisine oy isteyecek hali yok..
O seçimi de AKP’nin kazandığını farz edelim..
Kazandıran meydan meydan dolaşandır.. Yeni patron odur..
Çünkü bugünkü yapı güçlü başbakanlık sistemini öngörüyor..
Başbakanlık koltuğuna oturan icranın patronudur..
Bu sebeple fiilen yarı başkanlık gelmez..
*
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’ndaki barikat kaldırma krizini hatırlayın.. Cumhurbaşkanı mı kaldırttı tartışması sürerken Başbakan; ikili yapı olmaz dedi, kestirip attı..
Yeni başbakan da aynı lafı söylerse?
*
Ama durum aynı değil.. Cumhurbaşkanını halk seçti..
Başbakan, halk ülkeyi yönetsin diye değil, Cumhurbaşkanlığı yapsın diye seçti derse ne olacak?
Bunlar yabana atılmayacak olasılıklar..
Demem şu.. Bozdağ’ın dediği 2014’te fiilen yarı başkanlık sistemine geçmeyiz..
Ölüme götüren bot mu telefon mu?
Bu işte bir bit yeniği vardı.. Deneyimli kaptan, denizi bilen kaptan o havada paldır küldür denize açılmazdı..
Cemil kaptan açıldı.. Daha doğrusu açılmaya kalktı..
Nöbetteki kaptan bu havada bu botla denize çıkılmaz diye görevi reddettiği halde o izindeyken kabul etti..
Neden?
Acil müdahale botunun kayalıklara çarpan görüntüleri, çaresiz denizciler ekrana yansıyınca işin içinde başka bir iş olduğu az çok belli olmuştu..
Kuşkulu bir durum vardı..
Cemil kaptan neden denize açılmaya çalışmıştı?
*
Şile’deki kurtarma faciasının üzerinden 20 gün geçti, mesele aydınlanmaya başladı..
Bot arızalıymış.. Botun otomatik pilotu bozuk, acil durum aküleri de sizlere ömürmüş!..
Botun bu hali Kıyı Emniyeti’ne rapor edilmiş..
Cemil kaptan bilmiyor muymuş?
Bilmez olur mu? Denize açılmadan önce öteki kaptanla konuşmuş..
Peki niye açılmaya kalkmış?
*
İddia ağır; birileri sözleşmeni fesih ederiz diye tehdit etmiş..
Ekmek parası için ölümü göze almış..
Soru şu; tehdit eden varsa, kim?
Çık diye baskı yapan!...
Cemil kaptan dalgalarla boğuşurken birilerini aramış mı, aramışsa kimi aramış..
*
Kıyı Emniyeti dün açıklama yaptı.. Oto pilot bozuk, akünün de boş olduğunu kabul etti ama bunun botun seyrine engel olmadığını belirtti..
Belirtti ama asıl iddiaya tek satır yer vermemiş..
Asıl iddia telefon!..
Gülşah öğretmen ‘beni unutmayın’ diyor
Geçen hafta ‘Türkiye iki ölümün peşini bırakmamalı’ başlıklı bir yazı kaleme almıştım..
Onlardan biri Cemil kaptandı..
Diğeri Gülşah öğretmen..
Van’da öğretmenlik yaparken manyağından kurtulmak için Vali Yardımcısı’ndan yardım isteyen öğretmen var ya..
Hah o..
Vali Yardımcısı; ‘En kötü ihtimalle ölürsün, ölüm haktır, ölümden kaçış yoktur’ dedi mi demedi mi?
Gülşah öğretmeni unutmayalım.. Ölümden kaçamadı..