Önümüzdeki dönem nasıl bir suçlama, nasıl bir yaftalama kampanyası yapılacağı belli oldu..
Parlamenter sistemi savunanlar..
Cumhurbaşkanı’nın yetkileri fazla, doğrudan seçimle geleceği için çift başlılık olur diyenler..
Statükocu..
Darbeci..
Eski düzenin savunucusu ilan edilecek..
Demokrat olmamakla suçlanacak..
*
Başbakanlık sistemini savunanlar..
Daha fazla yetkili ‘tek adam’ yönetimini isteyenler..
Değişimci..
Çağa ayak uyduran..
Harbiden demokrat sayılacak..
*
Nereden mi anladım?
TÜSİAD’ın anayasa raporuna verilen tepkilerden..
Rapor, başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine karşı ya.. Sen misin karşı çıkan.. Verip veriştirmeye başladılar..
TÜSİAD parlamenter sistemi savunuyor ya..
Sen misin savunan..
Eski düzenden kurtarabildiğini kurtarma çabası demezler mi?
Vay vay vay..
Anayasa raporunu Erdoğan’ın önünü tıkama planı olarak göstermeye kalktılar..
*
Başbakan’ın niyeti bu diye, gönlü başkanlık sisteminden yana diye, başkan olmak istiyor diye destekçileri kalem oynatmaya başladı..
Tabii ki savunurlar.. Tabii ki başkanlık sisteminin daha iyi olduğunu düşünürler.. Tabii ki o sisteme geçmemizi isteyebilirler..
Ama bunu yaparken, güç bizde diyerek, ağzını açana sopa göstermek en azından ayıptır..
*
Hazirandan sonra hazır olun.
Parlamenter sistem öcüdür artık.. Savunan da düşman!
Hakaret gırla gidecektir..
Benden söylemesi..
Oturum gizli, telefon serbest
Meclis’te dün gizli oturum vardı.. Milletvekilleri Libya meselesini tartıştı.. Hükümet kanadı bilinmemesi gerekenleri, en mahrem bilgileri muhalefetle paylaştı.. Muhalefet aman şuna dikkat edin, buna dikkat edin diye önerilerini sıraladı..
Biliyorsunuz, ne konuşulduğunu anlatmak, yazmak, kamuoyuna yaymak suç..
Bu sebeple kulislere bile kimse sokulmadı, Meclis çalışanları dışarı çıkartıldı, sağır, dilsiz kavaslar görev yaptı..
*
Meclis’te her şey yasaktı ama cep telefonu serbestti.. Milletvekilleri görüşmeler sürerken telefonlarıyla şakır şakır konuştu..
Bu nasıl gizliliktir anlamadım..
Diktatörlerin dini olmuyor..
Böyle saçmalık olur mu, Libya’da NATO’nun ne işi var diye başladık, deniz ambargosuna altı gemiyle katılma tezkeresini dün Meclis’ten geçirdik..
Ne oldu diye bakarsak, biraz yalpaladık..
*
Ahmet Altan’ın saptamasıyla; sonunda ‘karar veren’ değil, ‘sürüklenen’ bir ülke olarak NATO’nun kafilesine katıldık..
Şu gerçeği artık görmemiz lazım..
Totaliter rejimlerin de..
Diktatörlerin de dini imanı olmuyor..
Halkını ezen, nefes aldırmayan, hayat hakkı tanımayan adam Müslüman olsa ne olur, Hıristiyan olsa ne olur, Yahudi olsa ne olur, dinsiz olsa ne olur..
*
Hepsinin canı cehenneme!..
Madem ki İslam dünyasına örnek ülkeyiz.. Madem ki kör topal da olsa tek demokratik ülkeyiz.. Madem ki kendi demokrasimizi beğenmeyip daha ileri seviyelere getirmeye çalışıyoruz.. Madem ki Arap halkları bize gıptayla bakıyor..
O zaman tam zamanı değil mi?
Onlar için de demokrasi isteyelim..
Demek ki diktatörle arkadaş olunmazmış
Tunus’ta başladı.. Bir genç kendini yaktı, insanlar sokağa çıktıklarında gördüler ki; yıllardır korktukları rejim kâğıttan kaplanmış!..
Mısır’a sıçradı.. Tahrir Meydanı’nı dolduranlar anladı ki; halkın gücü karşısında hiçbir güç duramazmış..
Gerisi geldi, geliyor..
Yemen, Bahreyn derken kapı komşumuza kadar uzandı..
Suriye’nin Dera kentinde büyük bir gösteri düzenlendi.. 20 bin kişi özgürlük yürüyüşü yaparken gelen haberler doğruysa polis ateş açtı; 100 kişi öldü..
*
Suriye ilişkilerimiz sıkı fıkı.. Ortak bakanlar kurulu toplantısı bile yaptık..
Bi biz oradayız..
Bi onlar burada..
Başbakan Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Esat arkadaş gibi..
Dostluklarını ilerlettiler..
*
Şimdi Ankara ne yapacak?
Dera’daki olayları nasıl yorumlayacak, ne diyecek?
Başbakan, Mübarek’e aldığı tavrı Esat’a da gösterecek mi?
Kimden yana tavır alacak?
Bu olaylar bize şunu gösterdi.. Demek ki diktatörlerle arkadaş olunmazmış..