Mehmet Y. Yılmaz

Mehmet Y. Yılmaz

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rumların idaresindeki Kıbrıs Cumhuriyetinin dolaylı yoldan da olsa tanınması, işgücü dolaşımına kalıcı sınırlamalar getirilmesi, "ucu açık müzakere" ifadesinin arkasına gizlenmiş "ayrıcalıklı üyelik statüsü" gibi unsurlar, önümüzdeki 2 haftalık sürenin çetin geçeceğini gösteriyor.Hollanda tarafından hazırlanan metnin bir anda ortaya çıkmış olmasının gösterdiği bazı şeyler de var.Önce sürecin nasıl işleyeceğini hatırlayalım:Bu metin, adı üzerinde "taslak".. Avrupa Birliği üyelerinin Brüksel Daimi Temsilcileri, bu taslağı 8 Aralıka hazır hale getirecekler ve AB Dışişleri Bakanlarına sunacaklar. Bakanlar da 13 Aralıkta bu taslağı 16 - 17 Aralık tarihlerinde toplanacak AB liderlerine sunulacak bir karar metni haline getirecekler. Avrupa Birliğinin 17 Aralık 2004te Türkiye ile görüşmelere başlanacağını da öngören karar taslağı, öyle görünüyor ki birçok çevrede hayal kırıklığı yarattı. "Müzakere kararı, müzakerelere başlama tarihi ve sürecin nasıl işleyeceği, üyelik hedefi ve sonuç" paragrafları boş olacak olan bu metin, AB liderlerince görüşülecek. Boşluklar zirvede liderler tarafından doldurulacak.Görüldüğü gibi Hollanda tarafından hazırlanan "taslak" aslında "taslak" olmaya bile çok uzak ham bir metin.Bunun şimdiden ortaya çıkarılmış olmasının bir tek amacı var: Türkiyenin tepkisini ölçebilmek ve bunun yanında mümkün olabilirse Türkiyeye "ölümü gösterip sıtmaya razı etmek"...Avrupa Birliğinin bazı üyelerinin Türkiyenin tam üyeliğine sıcak bakmadıkları bir gerçek.Türkiyenin üyeliğine bazı hükümetler sıcak baksa bile oralarda yaşayan halkların da bu fikre uzak oldukları bir başka gerçek.Gerçeklerden birisi de Türkiyenin 1960tan beri yapılagelen anlaşmalardan doğan haklarının varlığı..Türkiyenin üyeliğini istemeyenler açısından herhalde en iyisi, Türkiyenin kararı beğenmeyerek masayı terk etmesi olacak.İşin bu noktaya varacağını zannetmemekle birlikte, bu olasılığın hem Türkiye açısından hem de Avrupa Birliği açısından yıkıcı sonuçlar doğurabileceğini de unutmamak gerek.Bu nedenle çok çetin tartışmaların yaşanacağını düşünmekle birlikte, işin bu noktaya varabileceğini de tahmin etmiyorum. Amaç, tepki ölçmek Öyle görünüyor ki, Türkiye açısından 3 ana sorun var:Birisi Kıbrıs Cumhuriyetini "dolaylı yoldan da olsa" tanıma ile ilgili..Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyetinin AB üyesi olmasını engelleme olanağını Kopenhag Zirvesi sırasında Annan Planını kabul etmeyerek kaçırdı. Dolayısıyla karşımızda değiştirmeye gücümüzün yetmeyeceği bir gerçek var.Nitekim TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakışın dün bir soru üzerine söylediği şu sözler gerçeğin kabulü anlamını taşıyor: "Fiili tanıma olacaktır ancak ABden verdiği sözleri tutmasını bekliyoruz."İkincisi, serbest dolaşımın kalıcı olarak kısıtlanması isteği.. Bu tür "kalıcı istisnalar" her şeyden önce AB felsefesine ve ruhuna aykırı.. Türkiye, bunu aşmakta zorlanmayacaktır diye düşünüyorum.Üçüncüsü ve en yakıcı olanı ise Türkiyeye "ayrıcalıklı üye statüsü"nün dayatılması sonucunu doğurabilecek olan ifadenin karar metninde yer alması..Bu, Türkiye açısından "kırmızı çizgi"dir ve kabul edilemeyeceğini de herhalde AB liderleri anlayabilecek akla da sahiptirler.. mehmet.yilmaz@milliyet.com.tr İşte 3 ana sorun