Gömlek markası Bil’s, Fred Perry’den gelen istek üzerine markaya altı gömlek tasarladı. Bu gömlekler tüm dünyada Fred Perry mağazalarında satılacak
Fred Perry ile işbirliği sayesinde bir Türk markası dünyaya açılıyor. Fakat, ondan bahsetmeden önce size biraz Fred Perry’yi anlatmak isterim.
Bazı markaları, özellikle de yüklü mirasa sahip markaları anlamak için geçmişlerine bakmakta fayda var. Gelin, Fred Perry’nin temellerinin atıldığı yıllardan bugüne hızlı bir yolculuk yapalım.
Markanın defne çelengi şeklindeki logosu batının hafızasında en çok yer eden logolardan. Bu çelenk markanın kurucusu Fred Perry’nin sporcu kökenlerine işaret ediyor.
İngiltere’de işçi sınıfı bir aileye doğan Fred Perry küçük yaşlarda üst sınıfların sporu tenise merak salıyor. Üç kez Wimbledon ve bir kez Davis Kupası şampiyonu oluyor. Fakat ne kadar gerçekçi bir adam olduğunu ve komplekse kapılmadığını şu sözlerinden anlamak mümkün: “Dünya çapında ismimin bilinmesinin nedeni üç kez Wimbledon şampiyonu olmam değil, Fred Perry giysiler.”
Perry, sportif beceri ile ticari zekayı aynı vücutta buluşturan nadir insanlardan. Hele de cingöz menajerlerin, sponsorların fink atmadığı eski günlerde. Örneğin, Perry 27 yaşındayken Beverly Hills Tenis Kulübü’nü satın alıyor ve ilk önerisi “Havuz kenarına güzel kızlar yerleştirelim” oluyor. Bakıyorlar, birkaç hafta içinde kulübün geliri artıyor.
Her şey tenis bilekliğiyle başladı
Perry giyim kuşam işlerine ise 1940’ların sonunda bulaşıyor. Avusturyalı futbolcu Tibby Wegner oyuncuların bileklerine geçirdiği terleme önleyici malzemeyi icat edip Perry’ye getiriyor. Tarihin ilk tenis bilekliğiyle beraber Perry bu işe para yatırmaya karar veriyor. Bir sonraki ürün polo yakalı tişörtler oluyor. O yıl Perry Wimbledon’daki bütün oyunculara bu tişörtlerden dağıtıyor. Turnuva sonrasında tişörtleri spor mağazası Lilywhites’in satınalmacısı Sam Cox’a götürüyor. Wimbledon’ı televizyondan izleyip tişörtleri beğenenler bir saat içinde mağazaya gelen malların tümünü tüketiyor.
Kurulduğu günden itibaren başarıyı yakalayan markanın yükselişi sürüyor. Tenisi bıraktıktan sonra yorumculuğa başlayan Perry televizyonda kendi tişörtlerini giyiyor; Lew Hoad ve Ken Rosewell gibi dönemin yıldız sporcularına giydiriyor. Bir keresinde Florida’da golf oynarken John F. Kennedy’nin tişörtlerinden giydiğini görüyor, yanına gidip onu zevkinden dolayı kutluyor. Başka bir sefer kendisine “Neden en iyi tişörtler sende?” diye soran Ana Kraliçe’ye “Çünkü benimkiler vücuda oturuyor” cevabını veriyor.
Commes des Garçons’dan sonra Bil’s ile işbirliği
Gelelim markanın bizi ilgilendiren kısmına. Konuyla ilgili olanlar bilir, Fred Perry 2004’ten beri kendi koleksiyonu dışında, dünya çapında ünlü markalarla işbirliği yapıp ortak ürünler de çıkarıyor. Amacı, o markaların yaratıcı fikirlerinden yararlanıp kendini farklı bir kulvara taşımak. Bunlardan ilki 2004’te Comme des Garçons’du. Dokuz sezon boyunca Comme des Garçons’un tasarladığı ürünlerin etiketinde iki markanın isimleri birlikte yer aldı. 2005’te ise Belçikalı tasarımcı Raf Simmons marka için Black Canvas adlı bir koleksiyon hazırladı ve bunun da devamı geldi. Fred Perry geçen yıl ise ortak koleksiyon yapmak üzere Türk gömlek markası Bil’s’e teklif götürdü. Bil’s Fred Perry’ye 50 gömlek tasarımı gönderdi, marka üç kadın ve üç erkek gömleği olmak üzere altı tasarımın üretilmesine karar verdi. Bu tasarımların üçü Alex Akimoğlu’na, üçü de Deniz Yeğin’e ait. Fred Perry logolu gömleklerin etiketinde Fred Perry ve Bil’s isimleri alt alta oturuyor. Böylece Bil’s gömlekler Fred Perry mağazaları yoluyla dünyanın her yerine sızacak. Çok konuşmayıp çalışanlar sessizce dünyaya böyle açılıyor işte.