Metin Toker

Metin Toker

Tüm Yazıları

Metin TOKER

BENİM ninem eski harfleri bilirdi ve evde, odasında, zaman zaman kendi kendine Kuran okurdu.
Benim kayınvaldem de eski harfleri bilirdi ve o da evde, odasında zaman zaman kendi kendine Kuran okurdu. Bu, onlar için ibadetin bir parçasıydı. Her halde bunu yaparken huzur duyarlardı; ve zaten, bundan dolayı yaparlardı.
Peki, böylece dinlerini mi öğrenirlerdi? Kuranın ne dediğini mi anlarlardı? Yoo.. Arapça bilmezlerdi ki.. Kuran okumak onlarca güftesini pek farketmedikleri bir ilahiyi söylemek gibi bir şeydi.
Benim eşimin de bir Kuranı vardır. Fakat türkçe ve tabii yeni harflerle. Pek sık olmasa da bazı sabahlar onu okurken görürüm. Her halde o da huzur duyuyordur. Ama bir ilahi söylediği için değil. "Allahın kelamı"nda ne güzel şeyler söylendiğini farkettiğinden dolayı.
Ezan da böyle değil midir? Türkçe ezanı ben ne kadar çok severdim. Muhtemelen arapça konuşan müslümanlar da onu kendi dillerinde duyduklarında aynı hazzı hissetmektedirler. Ne dendiğini anlıyorlar. Türkçe ezandan biliyorum ki güzel şeyler deniliyor. İbadete çan sesiyle değil, melodisi de bulunan - türkçesininki de öyleydi - şiirsel sözlerle davet en son dinin bir evvelkine üstünlüğüdür. Fakat hristiyanların da kendi çanlarına bizim ezana olduğu kadar bağlı bulunduklarını, bizim gibi onların da bunu inanç özgürlüklerinin sembolü saydıklarını unutmamak lazımdır. Viyanalılar şehirleri Türkler tarafından sarıldığında "Çanlar hiç susmasın!" diye mukavemete çağırılmışlardır ve kuşatma kırıldığında bunu tepedeki kilisenin çanlarını vargüçleriyle çalarak kutlamışlardır.
İbadet çan sesiyle bile yapılır. Dinini öğrenmek ise ancak insanların kendi diliyle olur.
Kuran kursları bir şeydir; dinini ve onun gereklerini öğrenmek başka bir şey. Dinini bilmek için Kuran kurslarından geçmek şart olamaz.
Kuranın arapçasını yüzünden veya ezberden okumak da bir şeydir; onun "mealini", içeriğini bilmek başka şeydir. Bu belki imamlara ve hafızlara lazımdır ama "iyi müslüman olmak" bunlara bağlı değildir.
Gönül isterdi ki - en azından, benim gönlüm isterdi ki - "Din elden gidiyor!", "Çocuklarımız dinlerini öğrenmekten mahrum ediliyor!" diye feryat eden yobazlık kışkırtıcılarıyla alnı secdeye değmemiş yalı oportünistlerine, gerçekten Atatürkçü bir iktidar bulunsaydı da bunları söyleyerek cevap verseydi.
"İmam - Hatiplerin orta okullarında üç senede 778 saat arapça ve Kuran okutulurdu; şimdi liselerinin hazırlık sınıfında 950 saat okutulacak" diye değil.
Kuran kurslarını daha yaygınlaştırarak, hiç değil.

Yazara EmailM.Toker@milliyet.com.tr