Metin Toker

Metin Toker

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kanuni Sultan Süleyman’ın bir sözü o kadar meşhurdur ki, hemen herkes bilir: "Cümlenin maksudu bir ama riyavet muhtelif."
Ama artık "Cümlenin maksudu değişmiş olduğu için rivayetler de muhtelif."
Son zamanlarda, "erken seçim / zamanında seçim" asıl maksadı oluşturduğundan rivayetler maksudu karıştırmak için mi, yoksa maksudu sağlamak için mi ortaya atılıyor, basına bakıldığında bunu söylemek çok güç...

Liderler bir hastanede toplandılar ve karara vardılar: Maksat bu dönemi seçimsiz olarak geçrimek...
Bunun için de bugünkü anayasamızda başbakan görevinden ayrılmaya mecbur kalırsa, başka birine vekalet vermesinin bahis konusu olmadığı belirtildi.
Buna örnek aramak için pek fazla uzağa gitmeye ihtiyaç yoktur. Böyle bir örnek yakında cereyan etmiştir:
Cumhurbaşkanı Turgut Özal vefat etmişti. Yerine eski Başbakan Süleyman Demirel cumhurbaşkanı seçilmişti. Bir aynı kimse hem başbakan, hem cumhurbaşkanı olamayacağından anayasa gereği cumhurbaşkanı, tayin mevkiinde bulunduğu halde Süleyman Demirel DYP’nin büyük kongresini bekledi. O kongrede meclisteki en fazla sandalyeye sahip partinin genel başkanlığına Tansu Çiller seçilince, yeni cumhurbaşkanı da ona başbakanlık görevini verdi.
Hukuki durum, bu kadar basit.
Ecevit kendi kendine vekalet vererek, o makamda, nasıl kalabilir?
Ama geliniz, görünüz ki, gazeteler Kanuni Sultan Süleyman’ı kızdıracak şekilde maksadın ne olduunu ifadeden fazla kendi rivayetlerinin gerçekleşmesi için çalışmaktadırlar.
Vaktiyle Bab - ı - Ali’de geçerli "Haldun Simavi prensipleri" de gerçeğin değil, gazetenin kendi gerçeğinin gazetede yer almasını tercih ederdi.
Bu artık başka bazı sahalarda da böyle. Ama spor gazeteciliğine bakalım. Türk basınının, dünya futbol şampiyonasının Türkiye tarafından kazanılmasını istemesinin doğal görülecek bir tarafı elbette ki var. Fakat bunu politik gazeteciliğin götürdüğü kadar ileriye götürmek o alanda hiç kimsenin aklından geçmiyor.
Bunun bir sebebi var. Türkiye’deki bir rahatsızlık da bu: Türkiye’de siyasi gazetecilik siyasetin ta kendisi oldu. Gazetecilik de, siyasetin.
İkisi birbirinin içine bu kadar girince, Türkiye’de oldu siyaset tam bir kaos.