Mikdat Kadıoğlu

Mikdat Kadıoğlu

kadioglu@itu.edu.tr

Tüm Yazıları

Yoğun trafiğe sahip olan yolların etrafında egzoz gazlarına sürekli olarak maruz kalanların astım gibi solunum yolu hastalıklarına yakalanma ve kalp krizi geçirme ihtimalleri artıyor

Yeni araştırmalara göre yolların yakın çevresinde yaşamak çok tehlikeli... Emlak ilanlarında sıkça görürsünüz: “Caddeye yakın satılık konut”. Bazıları caddeyi Bağdat Caddesi olarak da düşünebilir. Ama benim kastettiğim hani şu yoğun insan ve araç trafiği olan yollar.
O kadar çok çarşıya, caddeye ve durağa yürüme mesafesinde bir dairemiz olsun istiyoruz ki Milliyet Emlak’taki ilanlar bu tür lokasyon özelliklerine de tek tek değiniyor.
Amerika’da nüfusun yaklaşık beşte biri yol kıyısında yaşıyormuş. Bu oranın ülkemizde çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Şimdi “Bu iyi bir şey” diyebilirsiniz. Sonuçta caddeye yakın oturanların toplu taşıma araçlarına ulaşması daha kolay. Özellikle de evinize ıssız sokaklardan gidip geliyorsanız. “Hayır, bu kötü bir şey” diyen de olabilir. Sonuçta orada gürültüye ve katmerli bir emlak vergisine maruz kalıyorsunuz. Bunlar doğru ama benim üzerinde durmak istediğim yarattıkları önemli sağlık problemleri.

Ülkemizde otoyolların etrafında lüks rezidanslar yükseliyor
Teknik anlamda otoban, anayol, cadde vb. yollardaki motorlu taşıtlardan kaynaklanan kirlilik, “çizgisel kaynak” olarak adlandırılır. Yani tüm yol boyunca bir çizgi şeklinde sıralanmış fabrika bacaları gibidir yollar. Havanın durgun yani rüzgarsız olduğu yüksek basınç merkezinin etkisindeki günlerde şehrin tümünde olduğu gibi yollar da motorlu araçların egzoz gazları yüzünden çok kirlidir. Özellikle dizel araçların yoğun olarak kullandığı yollar böyle günlerde ölümcül bir “dizel gölü”ne dönüşüyor.
Yolların halk sağlığına etkisini belirlemek için Amerika’da günde 25 bin motorlu araç geçen yolların 500 metre etrafında yaşayanlar üzerinde sağlık taraması yapılıyor. Amerika’da pek tercih edilmediği için yol kenarlarında genellikle düşük gelirli azınlık nüfusu yaşıyor ve yol kenarlarından başka bir yere kendiliğinden taşınmaları da zor. Ülkemizde ise otoyolların etrafındaki lüks rezidanslar Amerika’daki düşük gelirlilere
ait konutlarla önemli bir tezat oluşturuyor.
Yoğun trafiğe sahip olan yolların etrafında egzoz gazlarına sürekli olarak maruz kalanların astım gibi solunum yolu hastalıklarına yakalanma ve kalp krizi geçirme ihtimallerinin arttığı biliniyor. Kaliforniya’da yapılan bir araştırmaya göre, trafiğin çok yoğun olduğu yollar, bazı hava şartlarında 1.5 km çevresinde yaşayanların da sağlığını kötü bir şekilde etkiliyor. Ama Amerika’da yol kenarına yerleşme konusunda herhangi bir yönetmelik gibi bir yasal düzenlemenin olmamasına şaşılıyor.
Öyle ki hava kalitesini ölçen istasyonların kirlilik açısından “sıcak nokta” olan yollardan uzak yerlere kuruluyor olması anlaşılır bir şey değil. Yani halkın önemli bir kısmı yolların kenarında yaşamasına rağmen maruz kaldıkları kirlilik seviyesi ölçülmüyor.

Depremden başka tehlikelerin de olduğu görülmeli
Bu konuda yoğunlaşan eleştiriler üzerine Amerika’da Çevre Koruma Ajansı 100’den fazla şehirde yoğun yollardaki azot oksit gibi kirleticileri önümüzdeki yıl ölçmeye karar verdi. Böylece somut rakamlarla problemin ortaya konulabileceğine ve halkın dikkatinin bu konuya çekilebileceğine inanılıyor.
Yıllardır ya büyük şehirlerin etrafına adına çevreyolu dediğimiz yollar yaptık ya da otoyol veya anayolların etrafına yeni yerleşim yerleri kurduk. Sonuçta farkında olsak da olmasak da büyük bir kitle yüksek miktarlarda ve sürekli olarak hava kirleticilerine maruz kalıyor.
Şimdi bir yandan uyanmak ve
yol çevresindeki halkın sağlığını korumak için ilave olarak ne tür önlemler alabiliriz diye düşünme zamanıdır. Diğer yandan da kentsel dönüşüm adı altında şu an yapılanları sadece bina yenilemek olmaktan çıkartıp depremden başka tehlikelerin de olduğunu görmeli ve bir şeyler yapmalıyız.
Atamızı saygı ve sevgiyle anıyorum!