30.01.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:
Chelsea Otel mi desem, bu otele, Sid Vicious’un odasında cinayet işlediği, Janis Joplin’in viski komasına girdiği. Lobi, eski ve rutubet kokuyor. Babaanne evi gibi. Koltukların üstündeki toz tabakası koltukları flu yapıyor. Görüntü kayıyor. Televizyon ağzına kadar açık. Babaanne evi gibi dedik ya, babaanne zor duyuyor ya.
Murat Kekilli, kafasında bir beyaz havlu, ayağında şıpıdık terlikle; mavi ve plastik değiller, üstünde de Marin yazmıyor, lobiye iniyor ve bizi yukarı odaya çıkarıyor. Odayı görünce tamam diyorum, Chelsea Otel’in tıpkısının aynısı. Odanın içinde bir lavabo ve eski maun bir dolap. Bir tek, manzara Sarayburnu açıkları, yani New York’ta değil, İstanbul’dayız.
Bir oda dolusu müzisyen, Adana’nın bağrından çıkıp Plaza Otel’e yerleşmişler. New Jersey’li punkların soluğu Chelsea Otel’de alıp New York piyasasında kendilerine çalacak bar aramaları gibi. Giyilmiş çorap kokusuna odadaki pişmiş tavukların kokusu karışıyor. Müzisyenler daha önce Murat Göğebakan’la da çalmışlar. Murat Göğebakan ünlü olmuş, şimdi sıra Murat Kekilli’de, ölümün bile anlamadığı o durumu anlatarak fanatik fanlar kazanan yeni şarkıcıda.
Yere serilen gazete kağıdının üstünde yenilen pide ve tavuk eşliğinde Deep Purple’ın best of’u çalıyor. Kekilli, Zen ve Motorsiklet Bakımı’ndan neler anladığını anlatmaya çabalıyor: "Sahnede eriyorsun işte, ermek böyle birşey, motorsiklet orada sahneyle aynı şey."
Ben Zen men, Motorsiklet bisiklet derken bu Muratmania’yı anlamaya çalışıyorum. Bu uzun saçlı, büyük burunlu Adanalı çocuk neden bu kadar birdenbire ünlü oldu? Bu akşam ölürüm beni kimse tutamaz’ı niye sevdiler? Şarkıyı dinledim bilmem kaç kere. Beyoğlu’nda yürürken, Televole’de, Kral Tv’de tekrar yine Beyoğlu’nda yürürken ha bir de...
Murat ve grubunu Karaköy iskelesinde fotoğraflıyoruz. Motor yanaşıyor. Motordan gelen şarkı o şarkı. Kaptan bağıra bağıra söylüyor, el sallıyor. Motordakiler hep bir ağızdan "bu akşam ölürüm beni kimse tutamaz." Ben bile kendi kendimi yakalıyorum, bir bakıyorum ben de şarkıyı tıngır mıngır söylüyorum. Eşlikçilik ruhu bana da sinmiş.
Herkesde var aynı hadise. Eşlik etmeye bayılıyoruz biz. İşte hep bu yüzden. Şarkı kolay, eşlik edebiliyor, bağıra bağıra söyleyebiliyor, sarmaş dolaş, sarhoş sarhoş bu şarkı illa ki bu şarkı diye inleyebiliyorsunuz. İnliyorlar da, söylüyorlar da.
Öyle olmasa Muazzez Ersoy, Muazzez Abacı’nın yerini alır, radyo djleri Muazzez Abacı’yla Muazzez Ersoy’u birbirine karıştırırlar mıydı? Abacı’nın sesi zor. Vurgun murgun beraber yürüdük biz bu yollarda dese bile Muazzez Abacı’ya eşlik etmek onunla aynı sesi çıkardığına inanmak bir ütopya. İmkansızı denemek ise boş yere vakit kaybı. Muazzez Ersoy’un Nostalji 1, 2, 3’üyle bağrınmak, gece mekanlarında bir el belde göbek atmak, evde misafirlerle rakıyı biraz kaçırıp bu şarkıları söylemek daha kolay. İşte Murat Kekilli’nin şarkısı da tüm zamanların en Gülpembe şarkısı. Eşlik etmesi kolay, sözleri Serdar Ortaç’ınkilerden daha kolay. Bu akşam ölürüm’le başlıyor, bu akşam ölürüm’le devam ediyor. Şimdi bu bir.
İki: Gitme, gittikçe gittikçe bana benziyorsun, içimdeki çocuk, yeni buldum gülüşümü, bir bulut mu bıraktın ardın sıra gibi değişik, cümleler. Yarim gittin gelmedin, bir ben seni böyle sevdim falan, namevcut. Çünkü Murat hem hamal hem filozof. Diyojen’i çocuksu, Hegel’i dinsel buluyor. Nazım Hikmet’e hayran, Mimar Sinan’ın mimarlığının farkında. Zaten devir de "ben seni bir çocuk saflığında sevdim devri."
Fonda, duygusal bir çeşit asansör müziği üstüne "kenter" şiirler, Anadolu duyarlılığını kaybetmediğinin altını çizen. Biraz etnik aksan ama akademik kelimeler. Dolayısıyla antiTRT’ci bir duruş. Yeni duyarlılık, yeni kitap okumuşluk, bir dolu kitap ezberleyiş. Mükremin Abi delikanlılığı da cabası. Üç ise tüm zamanların en ilginç faydalı şarkıcısı Mustafa Topaloğlu’yla aynı paralelde uzaya, evrene, samanyoluna, galaksiye dehşet bir ilgi. Santigrat, ışık hızı, kara delik.. tüm bunları söylemine dahil etme alışkanlığı. Bedri Rahmi sentezinin 2000 versiyonu; önce evrensellik, sonra yöresellik.
Depresyon ve ölüm temasını da unutmamak gerek. Kara delik kadar evrensel bir öğe Muratmania’da. Şarkıyı dinleyip intihar edenler olduğu söylentisi ve sonuç ağıtrock. Sonuç Murat Kekilli, Türk usülü Kurt Cobain. İnşallah anlatabilmişimdir.