Mardin için eskiden halk arasında "Gece gerdanlık, gündüz mezarlık" denirmiş. Şimdi özellikle yerel yöneticiler bu deyişi "Gece gerdanlık, gündüz seyranlık" biçiminde değiştirmeye çalışıyorlar.
Her iki deyişte de Güneydoğu'daki bu sınır kentinin "gece gerdanlık" olduğu kabul ediliyor. Gerçekten de gece uzaktan bakıldığında, dağın yamacında üçgen şeklinde kurulmuş kentin ışıkları bir kadının göğsündeki gerdanlığın gizemli görüntüsünü veriyor. Gündüz mezarlık deyişine gelince, bir yandan kesme taştan yapılmış düz damlı evlerin tekdüze yapısı anlatılıyor, bir yandan da yoksulluk simgeleniyor olmalı.
Çeşitli dinlerin ve dillerin buluştuğu tarih zengini 6500 yıllık bu kenti seyranlık haline getirmek için daha çok çaba harcanması gerekiyor. UNESCO'ya Mardin'in "Korunmaya Değer Dünya Kenti" ilan edilmesi için başvurulmuş. Bundan önce UNESCO'nun Dünya Kenti ilan ettiği Venedik ve Kudüs var, Mardin üçüncü Dünya Kenti olacak. Olacak, ama nasıl?
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün düzenlediği Yerel Medya Eğitim Semineri nedeniyle geçen hafta sonunu geçirdiğimiz Mardin'in "seyranlık" haline baktığımızda gördüklerimizden bazı notları kısaca aktaralım.
Diyarbakır Kapısı'ndan girişte tarihi kent bütün ihtişamıyla karşınıza çıkıyor.
A o da ne?!...
Şehrin orta yerinde, kente özelliğini veren sarımsı kesme taştan yapılmış binaların arasında dev gibi bir beton bina, bütün tarihsel dokunun ağzına edercesine saygısızca yükselmiş.
Neymiş? Özelleştirmenin veledi Telekom binası!.. Üstelik bu beton yığınının boyası da Telekom'un arma rengi olan mavidenmiş! Neyse ki, Mardin'in değerini bilen ve Dünya Kenti olmanın neleri gerektirdiğini düşünen Vali Temel Koçaklar ile Belediye Başkanı Abdülkadir Tutaşı'nın çabalarıyla mavi renk beyazla değiştirilmiş. Şu binayı yeni şehrin kurulmakta olan bölgesinde yapsanız olmaz mıydı? Getirip tarihi evlerin ortasına dikmenin ne alemi vardı?
Kentin postanesi de büyük bir tarihi binaya yerleşmiş. Sadece kapıların, pencerelerin çevresi değil, neredeyse taşının her parçası dantel gibi oymalarla işlenmiş bu binada plastik levhalarla yapılan bölmeleri görünce, limon ısırmış gibi oluyorsunuz. Ve kapılarda siyah zemin üzerine sarı boyayla yazılmış cam kaplı levhalar: Ofis, amir, müdür... ve benzerleri. Şunları Midyat taşına oydurup assaydınız olmaz mıydı?
Dünya Kenti olmaya aday ve fazlasıyla da layık olan Mardin'in seyranlık hali bitmedi, yerimiz bitti. Kısacası, seyranlık demekle seyranlık olunmuyor.
Anıtsal kentin ardından haftayı şiirimizin anıtsal ustası Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın dizeleriyle noktalayalım:
"Ağlamak isterim ki tenhada / Bir sabah vakti, kırılmış oyuncaklarım, / Bulutlar gitmiş gemilerle / Ve sularla dolu uzaklarım."