Nail Güreli

Nail Güreli

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BİR anda içimizden geldiği gibi kendi kendimize söylendik; "Kimse nankörlük etmesin" dedik.
Tiyatrodaydık. Nezihe Araz'ın yazıp Şakir Gürzümar'ın yönettiği "Kuvayı Milliye Kadınları" oyununda Dilek Türker olağanüstü bir güçle tek başına on kadını canlandırıyordu. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda cephede savaşan 18 kadın arkadaşını kocasının ve oğlunun yanına gömen, ilinden kalkıp Sivas'a Atatürk'e giderek görev isteyen kadınları... Baltaköy'ün has kadınlarını örgütleyip onlarla birlikte 750 erkeğe kumanda eden, cepheye gidebilmek için hamileliğini gizleyen kadınları... Bebesinin kundağını bağrına basarak kağnıyla cephane taşıyan, ateş altında kuryelik yapan kadınları...
Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde bugünkü Türkiye'nin nasıl ve neler pahasına yoktan var edildiği gerçeği ile karşı karşıya kalıyorduk.
Ve herhalde, bu gerçeği görmezlikten gelenleri anımsayarak "Kimse nankörlük etmesin" diyorduk.
BİR EYLEM
Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemi... Tevhid - i Tedrisat Kanunu'nun 73. yılında eğitim birliği için kadınların çiçek eylemi... Ve önceki gün Sakıp Sabancı'dan "beyaz günler için beyaz kurdele" eylemi önerisi...
Gerçekten de toplumun çeşitli eylemlerle kendini duyurmasının zamanı. Bizce, Kuvayı Milliye Kadınları'na gitmek de bugünler için anlamlı bir eylem türü olabilir.
Bizim izlediğimiz gün salonda kadınlar çoğunluktaydı. Başı örtülü, başı açık, her kesimden, her yaştan kadınlar... Alkışlarıyla bir eyleme gelmiş gibiydiler. (Telefon edip bilgi isteyecek okurlara şimdiden not verelim: Teşvikiye'de Hadi Çaman - Yeditepe Oyuncuları Sahnesi'nde Dilek Türker - Tiyatro Ayna'da salı, çarşamba, perşembe 21.00'de, pazar 19.00'da.)
BİR KİTAP
"Susurluk kazasının altında ne var, acaba aydınlanacak mı?" diye boşuna meraklanıp bekleyeceğinize Emin Karaca'nın çevirdiği Leo A. Müller'in "Gladio (Kontrgerilla) - Soğuk Savaşın Mirası" kitabını okuyun... diyeceğiz, ama eğer bugüne kadar almadınızsa şu sırada bulup okumanıza olanak yok. Çünkü, kitap, Emin Karaca'nın yazdığı önsözünde Mehmet Ağar hedef gösterildiği gerekçesiyle toplatıldı.
"Leo A. Müller'den sadece üç cümle aktarmakla yetinelim:
"Gladio'nun Türkiye şubesi olan Kontrgerilla, ülkenin NATO'ya girişinden bir yıl sonra kuruldu. Örgüt ilk başlarda `anti - terör örgütü' olarak adlandırılıyordu ve Amerikan askeri misyonunda yuvalanmıştı. Türk Gladyatörler yirmi yıldan beri; ülkede terör, katliam ve işkenceye katılıyor. Türk Kontrgerilla örgütü, gizli NATO görevi içinde faaliyet gösteren en vahşi ve en kanlı birliklerden biriydi."
BİR SERGİ
Doktorların kendi meslekleri dışındaki uğraşları meşhurdur. Bunun güzel bir örneği ile Çemberlitaş'taki Basın Müzesi'nde açılan ve 36 doktorun tablolarından oluşan sergide karşılaşıyoruz.
Hastane - muayenehane - ev üçgeninde koşuşturanların yanı sıra, yaşamın başka tadlarına, resme, müziğe, şiire, sevdaya zaman ayıran doktorlar da var; şöyle bir sahil kahvesine oturup bir çay içmeye vakit bulamayanlar da var.
Örneğin Prof. Dr. Orhan Arıoğul hem Çapa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi, hem Karaciğer Safra Yolları Uygulama Araştırma Merkezi'nin yöneticisi, hem de İstanbul Tabib Odası'nın Başkanı. Bunca uğraşın yanında Prof. Arıoğul, fotoğraf çekiyor, evindeki laboratuvarında bunların üzerinden tekrar tekrar fotoğraflar çekerek, her bir fotoğrafı yağlıboya tablo görüntüsüne dönüştürüyor. Gidin eserlerini Basın Müzesi'ndeki sergide izleyin.
BİR ŞİİR
Op. Dr. Hayri Davas'ın ise, resim yanında şiir uğraşı da var. Aynı sergide tabloların arasında şiirleri yer alıyor. Bu haftaki dizelerimizi Davas'tan aktaralım:
"sana gel demem / desem de gelmezsin ki... / arzuların taşınca / sel gibi bastırırsın / ne istediğini bilirsin / ne de istemediğini... / koşarak gelirsin / telaşla gidersin; / sözlerin hep sitem / gözlerinde ise yalan..."