Sırpların, Kosova'da Arnavutlara karşı giriştiği katliam ve etnik temizliği önlemek amacıyla NATO tarafından Yugoslavya'ya karşı başlatılan
hava harekatının üstünden yaklaşık bir yıl geçti.
NATO'nun bu harekatı birçok açıdan bir ilki oluşturdu. NATO, 50 yıllık tarihinde ilk defa olarak ve BM'nin bir kararına dayanmadan tamamen kendi inisiyatifiyle, bağımsız bir devletin topraklarına insani amaçlarla askeri müdahalede bulundu. Operasyona katılan binden fazla uçak 38 bin sorti yaparak, askeri ve stratejik hedeflere on binlerce bomba ve füze attı.
Belgrad'ın pes edip ateşkes anlaşmasını imzalamaya zorlanması için, NATO'nun 72 gün süresince Yugoslavya'yı havadan bombalaması ve bu ülkenin tüm ekonomik enfrakstrüktürünü yerle bir etmesi gerekti.
BM Güvenlik Konseyi'nin 1244 sayılı kararıyla Kosova BM'nin bir tür protektorası haline getirildi. Esasında, Kosova, hala Yugoslavya'nın bir parçası. BM kararı, sadece belirsiz bir süre için Kosova'nın yönetim yetkisini Yugoslavya'dan alıyor.
Halen Kosova'da biri sivil, diğeri askeri nitelikte, iki uluslararası kuruluş görev yapıyor.
Bunlardan,
BM Kosova Misyonu (UNMİK), bölgede geçici bir yönetim oluşturmaya, kamu hizmetleri sağlamaya ve mültecileri yerleştirmeye çalışıyor.
UNMİK'in temel görevi, etnik grupların uyum ve işbirliği içinde yaşayacakları demokratik bir Kosova yönetimi kurmak.
NATO'ya bağlı
Çokuluslu Kosova Barış Gücü'nün
(KFOR) ise, Kosova'da barış ve güvenliği sağlamak, ateşkes anlaşmasını uygulamak, yeni bir etnik savaşa mani olmak, Arnavut gerillalardan oluşan
Kosova Kurtuluş Örgütü'nü (KKÖ) dağıtmak ve silahtan arındırmak gibi görevleri var.
Değişen dengeler
Harekatın sona erişinden bu yana Kosova'daki gelişmelere gelince, bu hususta
NATO Genel Sekreteri Lord Robertson, hayli iyimser bir tablo çiziyor.
Nitekim, bundan on gün önce Antalya'da düzenlenen Türk Atlantik Konseyi Güvelik ve İşbirliği Konferansı'nda bir konuşma yapan Lord Robertson, Kosova'daki koşulların iyileşme doğrultusunda "dramatik bir gelişme" gösterdiğini, "tüm nüfusu etkileyen şiddetin son bulduğunu, KKÖ'nün KFOR tarafından silahlarından arındırılarak dağıtıldığını ve ciddi suçlarda ciddi bir azalma görüldüğünü" belirtti.Oysa, Kosova'da cereyan eden endişe verici olaylar, NATO Genel Sekreteri'nin değerlendirmesiyle çelişiyor.
NATO'nun, Kosova'daki barışı koruma misyonunun başarılı olmadığı bir gerçek. KFOR, Kosova'yı kontrol edemediği gibi etnik şiddet ve çatışmayı da önleyemiyor. Arnavut gerillalar, Sırplardan intikam alma peşinde... Etnik şiddetin yoğunlaştığı Mitroviça'da gerginlik dinmek bilmiyor. KFOR ile eski müttefiki Kosova Arnavutları arasındaki gerginlik hızla sıcak çatışmaya doğru gidiyor.
Nitekim, KFOR Komutanı General Claus Reinhardt, "Biz burayı Yugoslav ordusunun saldırısından korumak için geldik. Ama şimdi, kendimizi Arnavutlarla çarpışır durumda bulduk" diyor.
Bu duruma gelinmesinde barış harekatı sonrasında alınan bazı kararların da etkisi var. Ateşkes anlaşması uyarınca KFOR'un KKÖ'yü dağıtıp silahsızlandırması gerekiyordu. Ancak, 5 bin eski KKÖ gerillasından "acil durumlarda ve felaket hallerinde" yararlanılacak bir
Kosova Koruma Birliği (KKB) oluşturuldu ve bunlara silah taşıma hakkı da tanındı.
KKÖ'nün siyasi kanadını yöneten ve harekat sırasında Batı'yla ilişkileri yürüten Haşim Taci halen Kosova'nın en önde gelen Arnavut politikacısı. Örgütün askeri kanadının komutanı olan Agim Ceku da, yukarıda sözünü ettiğimiz Kosova Koruma Birliği'nin başında bulunuyor.Görünürde KKÖ resmen mevcut değilse de, Arnavut toplumunu perde arkasından bu örgüt yönlendiriyor. KKÖ'nün temel hedefi, her ne pahasına olursa olsun Kosova'nın bağımsızlığının sağlanması.
KFOR takviye edilmeli
Kosova'da yeni kazandıkları egemen konumu korumaya kararlı olan Arnavutlarla, kaybettiklerini geri almak isteyen Sırplar arasındaki çatışma nedeniyle şiddet ortamı sürüyor. Bazen çapraz ateş altında kalan KFOR ise, yeterli kuvvete sahip olmaması nedeniyle çoğu zaman durumu kontrol altına alamıyor.
Öte yandan, KFOR'un önemli zayiata uğrayacağı endişesi, Kosova'nın esasen bir Avrupa sorunu olduğu inancındaki ABD Kongresi'nin, bölgeden Amerikan birliklerinin geri çekilmesi yolundaki eğilimini giderek kuvvetlendiriyor.
KFOR, NATO tarafından 50 bin kişilik bir kuvvet olarak planlanmıştı. Oysa, halihazır mevcudu 30 bin civarında... Ayrıca, AB'nin Kosova'da 6 bin kişilik bir polis kuvveti kurmak ve bunun masraflarını karşılamak için 35 milyon
dolar tahsis etmek hususunda da bir taahhüdü var...
Son zamanlarda AB'ye bir savunma ve güvenlik politikası boyutu kazandırma ve bunun gerektirdiği askeri yetenekleri oluşturma konusunda AB ülkeleri tarafından sergilenen kararlılık olumlu bir tablo çiziyor. Ancak, bu politikaların temel amacının Kosova krizi gibi durumlarda uygun girişim ve müdahalelerde bulunma imkanına sahip olma ihtiyacından kaynaklandığı bazen unutuluyor.
Bu bakımdan, KFOR'a misyonunu yerine getirmesine imkan verecek yeteneğin süratle kazandırılması büyük önem taşıyor. Aksi takdirde, Kosova'da, bölgeyi etkileyerek yeni parçalanmalara yol açabilecek tehlikeli olayların patlak vermesi kaçınılmaz görünüyor.
Yazara E-Posta:
selekdag@milliyet.com.tr