Sizleri bilemem, lakin benim içime bir kurt düştü; kemirip duruyor, ne çare!
İbrahim Tatlıses hasta yatağında AKP aday adayı olmasaydı, içime düşen kurt herhangi bir elmanın içinde yaşamaya devam edecekti, olmadı…
Rahmetli babamı beyin zarı iltihabı nedeniyle kaybettiğimizden dolayı o servis hastalarını, hele ki yoğun bakım hastalarını gözlemleme durumunda kalmışlığım olmasa, yine de işkillenmezdim belki bu kadar.
Vurulma hadisesi ile birlikte İbrahim Tatlıses bir anda kaybettiği tüm ilgi ve sevgiyi kazandı, bu gerçek!
Aynı zamanda mağdur oldu, hem de pek mağdur! Hatta son fotoğraflarıyla birlikte bir de mazlum oldu ki içli halkımızın bu duruma kayıtsız kalması mümkün değildir artık bu saatten sonra!.
İşin bir de mistik tarafı var tabii ki; “Meğer ne mübarek adammış, gördün mü Allah nasıl bağışladı canını”!..
İçli halkımız pek sever mağdurun, mazlumun, mübarek insanların yanında olmayı!
Şimdi, benim içimdeki kurt diyor ki: Bu kaza olmasa İbrahim Tatlıses ne kadar oy toplardı?
Peki ya şimdi?
******
Ben de dahil olmak üzere Bülent Arınç’ın “Uyandırılmamasını istedim” beyanına köşelerimizde epey yer vermiştik, yoğun bakım hastası için söylenecek laf mıdır demiştik, yoksa boş bulunup gerçeği söylemesine rağmen bizler mi uyuduk?
Kim bilir?
******
YGS sınavına girecek öğrenciler pek gereksiz yere didik didik aranmışlar; gerçi fazladan görevlendirilen memurlar mesai ücreti almışlardır ve ülke ekonomisine katkıda bulunacaklardır muhtemelen alış-veriş yaparak, o başka!
Unutanlar vardır diye anımsatayım istedim: Problem gençlerin kopya çekmeleri değil, soruların servis edilmesiydi!
İşin o tarafı didiklenemedi bir türlü, hoş didiklenmesi de pek mümkün değil!
Mesela, yetkili birimde müdür olan bir beyin eşi aynı zamanda soru hazırlama ekibi içinde olup, hem de hazırlık hizmeti veren dershane sahibiydi!
Bizim gibi ülkeler dışında akrabalık ilişkisi olanların aynı şirket, kurum içinde çalışmaları, mesela, yasaktır!
Bırakın bilgi akış-verişini, birbirini kayırma içgüdüsü dahi demokratik anlayışa sığmayıp, diğer çalışanların haklarına saygısızlık olarak algılanır!
Bizler için anlaşılması zor bir şeydir, tabii, mesela hasbelkader memleketinden başka bir yerde doğmuş olan bir yöneticinin dahi kapısı habire doğmuş olduğu ilin çeşitli ilçe, köy ve mahalle sakinleri tarafından çalınır; kah iş istenir, kah bir sıkıntısına çözüm!
******
Kırmızıya boyanmış sahil şeritlerinde pek rastlanmaz gerçi bu durumlara; ondan kırmızıya boyanıyoruz ya, neyse!
******
YGS sınavına giren İzmirli genç sınav salonunda başı türbanlı bir kızı görünce isyan etmiş!
Hay gözünü sevdiğim İzmirlim!
Yularını ele vermeyen efelerin diyarının cumhuriyet bekçileri, selam olsun!
Gözü pek, yüreği bıçkın, efelerin efesi genç delikanlımız sınav salonuna kurulmuş türbanlı kızı görünce “ne iş?” demiş; aldığı yanıt “tutanak tutulacak” olmuş!
Tutanak falan tutulmadan sınav devam ederken efelerin efesi gencimiz tişörtünü sıyırmış!
Üst bedeni çıplak olarak sınava devam etmek istemiş, lakin türbanlı öğrenci kızımıza tutanak tutamayan eğitim görevlileri, bizim efenin sınavını iptal etmiş!...
Evet! İptal etmiş!
Oysa üzerinde ne toka var, ne küpe!
Türbanlı kızımızın türbanında kim bilir vardır kaç firkete!
******
Demokrasilerde mümkün olan şeyler, anladık ki ileri demokrasilerde yer bulmuyor; mesela cemaatlere dil uzatılamıyor, hükümet eleştirilemiyor, “Türk’üm” demek bölücülük sayılmaya başlarken vatanın küçültülmesi önerilebiliyor…
En önemlisi de bu ileri demokraside hükümet tek yetkili merci olmak istiyor; o atasın, o azletsin, istesin olsun, istemediği yerle yeksan edilsin!
Bu ileri demokrasi modelini ben tarihten bir yerlerden hatırlıyorum, adına sultanlık deniliyordu o vakitler!
******
Adil değil artık hiçbir şey; gücü olan diğerini sindiriyor!
Adına ileri demokrasi deniliyor, ne komik!
Bir sürü üniversite açılıyor, içleri boş, dışları için kim bilir kimler ne kadar nemalanmıştır; ne kötü!
Hormonlu ve GDO’lu ürünler çıktı çıkalı kurtçuklar da doğal ortamlarından kaçmak zorunda kaldılar; gelip gelip bizim beyinlerimize yerleşmeleri de bu yüzden!
******
Mesela, hani para için diğer ülkeleri zapt etme isteği içinde bulunan medeni ülkeler, kendi ülkelerinde üzerinde çalışılan bir ilaca, kimyaya izin vermeyenler, bizim gibi ülkeleri kullanıyorlar ya…
İzinsiz hangi ülkede hangi ilacın, kimyanın deneyi yapılabiliyor ki?
Peki, o izin için hangi yetkili birimler ne kadar ücret alıyorlar ve kendi vatandaşlarını kaç paraya satıyorlar?
******
Ayol, vatanını, vatandaşını satan her bir ülkenin bir alıcısı vardır elbet; satan yerine alana kızmak ne diye?
******
Üniversite harçları vatandaşın gelir gücünü aşmışken, üstelik de o ülkede işsizlik hüküm sürerken, hattı zatında o ülkenin başbakanı her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kaide yok derken halkın cehalete teşvik edildiğini görmemek elde değil!
İmam Hatip mezunları için türlü iş alanları aranırken, mesela aile imamları yanında vaize hanımların yer alması, falan, bütçeler o meyanda ayarlanıyor lakin eğitime çok destek verirmiş gibi bilmem kaç içi boş üniversite açılıyorsa…
İnanan ve alkışlayanlara hiç dokunulmayıp, sorgulayan ve yanıt arayanlar Ergenekon, Balyoz gibi başlıklar
altında “Darbe yanlısı” olarak kanıtsız ve hükümsüz yargılanıyorsa; kimse kusura bakmasın ama bu ülke de yarın öbür gün Irak, Libya kaderine maruz kalacak!
******
Yaşamadım, bilmiyorum, kendi halkını göz göre göre öldüren bir ülkenin insanları gelen müdahaleyi nasıl yorumlar?
Alkışlar mı, kurtulduklarına sevinirler mi?
Eminim, şimdi birileri diyecektir ki: Ne kurtuluşu? Analarını ağlatacaktır gelenler!
Bilemem tabii ki…
Lakin, bildiğim bir tek şey var; kendi yurdundan çıkıp da, kendi halkından destek alan adamlar seni düşünmüyorlar, asıp kesiyorlarsa, lokmandan çalıp kendi hesabına yurt dışında para biriktiriyorsa…
Sen, zaten, yoksun be kardeşim!
Laf olsun diye oyunu verdiğin kimse seni harcıyorsa, harcayana değil de harcatana bakacaksın, az biraz!
Yani, kendini ucuz bellediğin kadar ucuzsun can kardeşim; değilim aslında diyerek kendini aklamaya gerek yok!
******
YGS sınavına girip de şahsi tepkisini gösteren genç arkadaşım; soyunman yüzünden sınavın iptal edilmiş ya, türbanlı kızın sınavı iptal edilmeyip, ileri demokrasideyiz şekerim, ben, o, yanındayız, belli ki ailen de…
Ben, O, seni avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışlarız; ne kötü bir gerçek var ki, maalesef, türbana, şeriata, cemaate, hele ki destekleyen hükümete laf edemiyoruz!
Ya hiç önemsenmiyoruz, ya içeri atılıyoruz…
******
Kötü günler geçiriyoruz, daha da kötü olabilir; birileri kurtarsın diye beklemek durumunda kalmak…
Ne kötü…
Kim kurtarmaya gelirse, söylenecek çok söz var!
Kurtarıyorlar mı, zapt mı ediyorlar?
Halk için ne fark ediyor, Allah aşkına?
******
Hiçe sayılmış bir toplumun insanı Afganistan’da üç-beş kişinin keyif için öldürülmesinin sorgulanıp, yargılanmasını takdirle karşılayacağını düşünüyorum!
Niye derseniz, kim bilir kaç Afganistanlı ne gibi gerekçelerle yok edildi!
Resmi, gayri resmi…
Bir parmak, bir kafatası, hoş değil elbet, lakin kaç Afganlı kadın, erkek ne amaçlar için katledildi; verilere bakmak gerek!
******
Mesela, her gün birileri katlediliyor bu ülkede, birileri tecavüze uğruyor, birilerimizin hakları ellerinden alınıyor!
Birileri idam geri gelsin istiyor; sanki adalet sistemi pek adil işliyormuş gibi!
Deniz Gezmiş’in ne suçu vardı, idam edildi, Nazım Hikmet aklandı…
İçeride onca hükümsüz tutuklananlar varken idam mı geri gelsin?
Önce, dokunulmazlıklar bir kalksın da, sonra önümüzü görelim!
Kim parmak basar?
Parmak basmıyorsan, konuşma o zaman!
Ahanda bu kadar basit!
Çekil bir zahmet de, biz de önümüzü bir görelim!