Efendim, önce “Güzel bir Pazar günü” geçirmenizi dileyeyim; “Sağlıklı” diye de ekleyeyim, zira, üzerinize afiyet fena halde aksırık-tıksırık hallerine eşlik eden hafiften bir ateşle birlikte “kazan” gibi kafa ve dermansız bir beden ile iki gündür boğuşuyorum.
Derdin, hastalığın “Gelir-geçer” türden olmasını teşekkür ile kabul edenlerdeniz; kalıcı olmasın yeter ki!
Neyse, halim böyle olmasa sokak köpek ve kedilerinin yaşam haklarını savunmak üzere sokaklarda olacaktım siz bu satırları okurken…
Sokaklara dökülemesem de “Hayvan katliamına hayır!” diye tıkanık burundan çıkan en berbat ses tonu ile haykırıyorum!
Şöyle bir gerçek var: Hayvan sevenler ve sevmeyenler…
Hayvan sevenler arasında da bir ayırım var: a) Severim ve bakarım. b) Severim ama bakmam.
Hayvan sevmeyenler arasında da bir ayırım var: a) Korkarım. b) Nefret ederim!
“Korkarım” diyenleri anlamam daha kolay; zira ben de bir kedi-köpek hatta kuş korkanıydım!
“Kuştan korkulur mu?” diye sormayın, ya gagalarsa diye korkuyor insan!
******
Bir şeyler değişti yaşamımda ve korkularımı yendim!
Evimde beslediğim bir köpek kızım var ve her gördüğüm kedinin ne kadar güzel olduğunun ayrımına varıyorum, her köpeğin gözlerindeki duyguyu okuyorum…
Acayip bir özgürlükmüş; önce onu söyleyeyim!
Sokağın sonunda köpek var diye üç sokak öteden eve gitmek gibi bir sıkıntı yok!
Isırır mı, tırmalar mı, havlar mı, miyavlar mı diye de bir dert yok!
İnsanın kendi korkuları aslında hayvanlara yükledikleri; misal: Çok küçükken kız kardeşimi komşu evin kurt köpeği ısırmıştı. Kız kardeşim pat diye hayvanın üstüne düşmüştü, hayvan da ürkmüştü. Köpeğin canı yanmıştı ve o ürküntüyle hafifçe ısırmıştı…
Kuduz iğnesi yapılmıştı, bütün travmamız bu!
******
“Travma” travmadır, hafifsemek olmaz!
Misal, evime hırsız girdiğinde de travma geçirmiştim; hırsız içerideyken eve girmişim, polis öyle söyledi, tek başıma olsam neyse, yanımda üç yaşında oğlum…
Fark ettiğim anda oğlumun elini tutup balkona çıktım. Avazım çıktığı kadar bağırdım!...
O zamanlardaki kocam dedi ki: Salak mısın, ne diye balkona koşturdun?
Gelen polisler ise tebrik etti: iyi ki balkona çıkmışsınız, merdivene koşsaydınız, kendini kurtarmak adına size zarar verebilirdi!
******
Travmalarımız çeşitli, “Seni seviyorum” diyen birinin aldatması gibi…
En güvendiğimiz arkadaşımızın an gelip de harcaması gibi…
Oooo, say say bitmez!
******
Travmalarımızın esiri olsaydık ne bir daha aşık olabilir, ne de sevebilirdik!
Ne yeni bir işe başlayabilir, ne yeni kitaplar yazabilir, ne de yeni arkadaşlar, dostlar edinebilirdik!
******
Konumuza dönersek: Kedi-köpek gibi hayvanlardan korkmayıp da, istemeyen insanların profillerine baktığımda ilk etapta “Namaz kılan” lar grubu geliyor.
Korkmuyorlar, ama istemiyorlar!...
Mesela, kızının evinde köpeği, kedisi var, saygı duyuyor ama kızının evine gitmiyor.
“Nefret duyanlar” için ise hali hazırda yapabileceğim bir empatim yok!
Neden nefret ederler?
Aklıma gelen tek bir gerekçe var: “Kedi-köpek giren yere melekler girmez” diye bir rivayet!
Başka bir nefret gerekçesi varsa, yani benim aklıma gelmeyen, bir de biz bilsek diyorum…
******
Tüylerinden dolayı kist oluşur diye bir korku var, aşıları yapılan köpeklerin-kedilerin tüyleri ve özellikle dilleri bizlerden daha temiz!
******
Sokak köpekleri ve kedileri toplanacak; sokaklar kedisiz ve köpeksiz kalacak, yasa onanırsa!
Sanki sanırsınız her sokak tertemiz, her yer bal dök yala; tek problem var: Sokak hayvanları!
Sokak çocuklarının problemleri çözülmüş, sokak dilencileri de yok!
Kanalizasyon sistemleri mükemmel; sanırsınız börtü-böcek de yok!
******
Diyelim ki sokak kedilerini topladınız; nasıl toplarsanız, o bir muamma, diyelim ki hayvan barınaklarına gönderdiniz, akıl almıyor ya, sokaklarda cirit atan fareleri, böcekleri ne yapacaksınız peki?
Diyelim ki sokak köpeklerini topladınız; nasıl toplarsanız, o bir muamma, diyelim ki hayvan barınaklarına gönderdiniz, akıl almıyor ya, sokaklarda dolanan hırsızlardan nasıl korunacaksınız?
Mobese kameraları suçu tanımlıyor, suçluya suç anında müdahale etmiyor; mahallenin “Sokak Köpeği” suç niteliği taşıyana anında tavır koyuyor!
Kim bilir kaçınız, farkında bile olmadan, ne tür belalardan korundunuz?
******
Güya bu hayvanlar sokaklardan alınarak barınaklara konulacak. Hangi barınaklara?
Ayol, insanların oturduğu yerlere göz dikilip de, ille ki Toki imalatı evler kondurulacakken, Atatürk Ormanı’na dahi göz dikilmişken, efendime söyleyeyim, çoluğun-çocuğun yediği besine zam üstüne zam yapılırken, kedi ve köpekler mi barındırılacak?
Beslenecek?
Yapmayın!...
Vatandaşı bu kadar da salak sanmayın! Ayıp oluyor!...
******
Bir kedi, bir köpek nasıl toplanır?
Gel pisi-pisi, gel kuçu-kuçu diyene gider mi sanırsınız?
Biz insanlardan daha çok anlıyorlar niyeti; öyle pat diye torbaya gireceklerini mi sanıyorsunuz?
Bakmayın, insanlar pat diye atlıyorlar torbaların içine; iki paket makarna göster, yeter!
******
Torbaya girsinler diye uğraşacak değiller ya; ilaçlı birkaç yiyecek, yeter!
Zaten, gidecekleri yerleri de yok; göstermelik birkaç barınak dışında…
Ve… Ne diye böyle bir işe kalkışırlar, bilemem, diyemeyeceğim; standartlar şekerim, standartlar!
Hani, sanırsın tüm insan hakları geçerli bu ülkede, bir kalmış kedi-köpek meselesi; yahu: Sokaktaki kedini toplasan fareler basar mutfağını!
Haa, fare ve böcekler beslensin mutfaklarda diyorsan, ayol, o mutfaklardan doğru-düzgün beslenemeyen çoluk-çocuk varken, bir de fare mi beslesinler!
El insaf!
******
Ayol, sokaktaki çocuğa barınma sağlayamayan, barınma sağladığı çocuğun tecavüzüne engel olamayanlar; bütçede açık var diyerek ötv ile milletin anasını öttürenler kedi-köpek mi besleyecekler?
Hayır yani, olan ekolojik dengeye olacak; böcekler, fareler cirit atacak!
Haa, ithal böcek ve fare ilaçları satın alınacak olabilir, hatta anlaşması bile yapılmış olabilir; seve seve satın alır, paşa paşa öderiz!
Maliyetini de, kdv’sini de, ötv’sini de…
http://twitter.com/Gulgunkaraoglu
gulgun_2006@hotmail.com