Dün öğleden sonra saat 16.00. Merkez Bankası’nın satmak zorunda kaldığı döviz miktarı 5 milyar doları bulmuş. Bugün ne olacağı konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Ben bulunduğum mekanda, olayın içindeki iki kişi arasında geçen ilginç bir konuşmayı aktarmak istiyorum. Cevap aranan soru şu: 20 Şubat sabahına farklı bir ortamda başlamak için ne yapılmalı? 19 Şubat’ta 5 milyar dolar döviz alan bankaların 20 Şubat’ta bunu geri satmaları hangi koşullarda mümkün olabilir?
Sayın Ecevit ve sayın Sezer bir arada görünüp TV kameralarına poz verseler sarsılan güveni onarabilirler mi?
Yetmez, piyasalar ikna olmaz.
Pekiyi MGK tam kadroyla toplanıp bir birlik - beraberlik gösterisi yapsa, bu yeterli olur mu?
Cevap: Belki, biraz etki yapabilir.
Pekiyi IMF 2. Başkanı Fischer’ı da aralarına alıp "program yolunda" mesajı verseler?
Cevap: Eh, belki alınan dövizin yarısı geri satılır.
Yarı şaka, yarı ciddi cereyan eden bu konuşmayı, devletin ve hükümetin tepe noktasında bulunanların dün yaptıkları krizin boyutlarını vurgulamak için aktardı.
Dün bir kez daha görüldü ki, günümüzde bir ülkenin başına gelebilecek olan en büyük felaketlerden biri, devletin ve hükümetin başında bulunanların ekonomiden ve piyasalardan habersiz olmaları. Bunun Sayın Sezer ve Sayın Ecevit’in "hafifletici neden" olarak söylüyorum aslında. Eğer ekonomiden ve piyasalardan biraz olsun anlasalardı dünkü ortamı yaratmazlar, ekonomiye, "sabotaj" anlamına gelen bu darbeyi vurmazlardı diye düşünmek istiyorum.
"Sabotaj" sözcüğünü burada özellikle kullanıyorum, çünkü dün böyle bir krizi ancak programı ve ekonomiyi sabote etmek isteyenler yaratabilirdi. Haftalardır konuşulan 3 katrilyonluk dev Hazine ihalesine bir gün kala, IMF Başkan Yardımcısı’nın Başkan’la görüşeceği gün bu krizin yaratılmasının, cehalet dışında başka bir izahı yok ne yazık ki.
Bu krizin yaratılmasına katkıda bulunanlar çok iyi bilmeli ki dün yaşananlar yüzünden bu topluma çıkacak fatura 5 milyar doların da çok üzerindedir. Ve toplumun bir kesimi bundan payını alacaktır.
Peki bugün ne olacak? Hazine yarınki itfa için gerekli miktarda bir borçlanma yapabilecek mi? Dövize yöneliş çökecek mi? Bankalar dövize ödeyecekleri TL’yi nereden bulacaklar? Bu ortamda faizler nereye tırmanacak? Ve tabii Merkez Bankası’nın IMF ile mutabık kaldığı parasal limitler bir kez daha anlamını yitirecek mi? Programın sonu mu bu?
Eh, sorumlusu mevkidekilerin bu kadar sorumsuzca davrandığı bir ülkede akıl yürütmeye kalkışmanın insanı gülünç durumlara düşürebildiğini bir kez daha gördüğüm için soruları sormakla yetineceğim izninizle.