Amerika’nın gözde pop yıldızı Jennifer Lopez, evlenmeden önce nişanlısı Ben Affleck’in aşağıdaki kurallara uyacağını kontrata bağlamak istemiş.
Haftada dört kez birlikte olunacak
Çocuk sayısına Lopez karar verecek
Aldatan eş 5 milyon dolar ödeyecek
Bağıran eşe 10 bin dolar ceza
Sık sık küçük hediyeler alınacak
Bayram ve evlilik yıldönümleri birlikte kutlanacak.
Bu ilginç kuralları okurken bizim AKP hükümetinin durumu geldi aklıma. Bence biz bir hata yaptık, kamuoyu yoklamalarını dikkate alıp AKP’nin iktidara gelmekte olduğuna son dakikaya kadar inanmadık ve seçimler öncesinde uyulması gereken şartları AKP’ye kabul ettirmedik, şimdi bunun sıkıntısını çekiyoruz. Örneğin şu kurallara uyulmasını şart koşabilirdik AKP hükümetine:
Haftada en az dört kez laiklik andı içilecek
Faiz dışı fazlaya IMF karar verecek
Eşi türbanlı bakanlar 1 milyon dolar ödeyecek
MGK’da konuşana 10 bin dolar ceza verilecek
Savunma bütçesi sık sık artırılacak
Bayramlarda topluca Anıtkabir ziyareti yapılacak
Şimdi böyle bir kontrat yapmamış olmanın acısını çekiyoruz ve kolaylıkla aşılacak sorunları tartışıp duruyoruz. Her neyse bizimkisi deneme evliliği zaten. AKP’yi beğenmezsek yapacağımızı biliriz biz.
Birkaç günlüğüne de olsa Türkiye dışına çıkınca ve Türkiye’de manşetleri süsleyen "insani" sorunlardan uzak kalınca dünyada başka sorunlar da olduğunu hatırlıyor insan. Türkiye’ye dönüp birikmiş gazetelere baktığımda ise tekrar "Türkiye gündemini" yakalıyor. Ben de gazetelerimiz sayesinde Hülya Avşar’la sık sık yaramazlık yapan kocasının iç gıcıklayıcı serüvenlerindeki son gelişmeleri ve medya baykuşu eski hakemlerin belden aşağı leziz muhabbetlerini kaçırmamış oldum. Komutanların Meclis Başkanı’na yaptığı "nezaket" ziyaretinin, herhalde aşırı nezaketten ötürü, Guinness Rekorlar Kitabı’na girecek kadar kısa sürdüğünü de yine medyamız sayesinde öğrendim.
Bunlar bizim için "hayati meseleler" kuşkusuz. Aslında starların, ünlü spor şahsiyetlerinin ya da siyasetçilerin özel yaşamı, özellikle de gizli seks serüvenleri ya da belden aşağı vurarak atışmaları hemen her ülkede ilgi çeken konuların başında geliyor. Bunda şaşacak bir şey yok. Ciddi sorunlar ise ancak büyük bir kriz ya da facia yaşandığında, bir savaş çıktığında ya da 11 Eylül gibi büyük bir terör olayı olduğunda manşetlere taşınıyor ve geniş kitlelere mal oluyor. Ancak bilinç düzeyi daha yüksek olan toplumlarda olası felaketlere, insanlığa maliyeti ağır olacak politikalara karşı da bir duyarlık gözlenebiliyor.
Savaşın bedeliDün İstanbul’da yapılan "Savaşa Hayır" gösterisine kaç kişi katıldı bilmiyorum ama anladığım kadarıyla beş - altı bin kişinin üzerinde değildi katılımcı sayısı. İki ay kadar önce Londra’da düzenlenen "Irak’la savaşa hayır" mitingine katılanların sayısı ise kimi tahminlere göre 200 binin üzerindeydi. İktidardaki İşçi Partisi’nin ABD’nin dümen suyundaki tutumunu protesto edenlerin içinde her renkten, ırktan, yaş grubundan ve farklı toplum kesimlerinden insan vardı. Bizde yeni hükümetin Irak savaşı konusundaki tavrı henüz pek net değil galiba ama savaşa karşı seslerin şimdiden duyulması olumlu bir gelişme.
Olası bir Irak savaşının getirileri konusunda da tahminler var ama bu savaşın maliyetine ilişkin tahminler çok daha çarpıcı. The Economist dergisinin bu haftaki sayısında yer alan bir habere göre, ABD’de yapılan kapsamlı bir çalışmada savaşın doğrudan askeri harcama olarak maliyetinin en az 50 milyar dolar, en fazla 140 milyar dolar olacağı hesaplanmış. Böyle bir savaşın önümüzdeki on yılda doğuracağı ekonomik ve toplumsal maliyet hesaba katıldığında ise daha da korkunç rakamlar çıkıyor karşımıza. ABD’nin önde gelen "think tank" kuruluşlarından CSIS’nin bulgularına göre savaşın kısa sürmesi ve istenilen biçimde sonuçlanması halinde bile bu maliyet 120 milyar doları aşacak. Savaşın uzaması ve yeni sorunlara yol açması halinde ise bu maliyetin 1.6 trilyon dolara kadar yükselebileceği belirtiliyor. Savaşta ölecek insan sayısından söz bile etmedik daha ama bu rakamlar bile olayın vahametini gösteriyor.
AIDS cehennemiDün Dünya AIDS Günü idi aynı zamanda. Bu konu da Türkiye’de fazla ilgi görmüyor şimdilik ama HIV/AIDS salgınının yayılmasıyla ilgili tahminler de dudak uçuklatıcı rakamlar çıkartıyor karşımıza ve bu hastalığın, önümüzdeki 20 - 30 yılda dünyanın en önemli sorunlarından biri olabileceğini gösteriyor. Birleşmiş Milletler’in son raporuna göre bu ölümcül virüsle enfekte olan insan sayısı 2002 yılında 5 milyon artarak 42 milyona erişti. Bunlardan 29.4 milyonu Sahra altı Afrika’da, 7.2 milyonu Güney ve Doğu Asya’da, 1.2 milyonu Rusya ve Orta Asya’da, 1.5 milyonu Latin Amerika’da, 980 bini Kuzey Amerika’da, 570 bini Batı Avrupa’da, 550 bini de Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da bulunuyor. AIDS’den ölenlerin sayısının ise 2002 yılında 3.1 milyonu bulduğu belirtiliyor.
Yakın geleceğe ilişkin tahminler ise çok daha ürkütücü. Önümüzdeki 10 ila 20 yirmi yıl içinde AIDS’in özellikle Hindistan ve Çin ile Rusya ve Orta Asya’da hızla yayılması ve nüfus dengeleriyle ekonomik yaşamı büyük ölçüde altüst etmesi bekleniyor. CIA’nın yaptırdığı tahminleri aktaran Financial Times’a göre 2010 yılında Hindistan’da 20 - 25 milyon, Çin’de 10 - 20 milyon AIDS hastası bulunacak. Foreign Affairs dergisinin son sayısında yer alan tahminlere göre AIDS salgınının ılımlı boyutlarda kalması halinde 2000 - 2025 döneminde Çin’de 32 milyon, Hindistan’da 30 milyon, Rusya’da 4 milyon AIDS hastası bulunacak. Salgının ciddi boyutlara tırmanması halinde ise bu rakamlar Çin’de 100 milyonu, Hindistan’da 140 milyonu, Rusya’da 19 milyonu bulabilecek.
AIDS’e para yokAIDS salgınının insan hayatıyla ödenen bu korkunç maliyetinin yanı sıra, halen Afrika’da görüldüğü gibi, çalışma çağındaki genç nüfusu tırpanlayarak büyük işgücü ve verimlilik kayıplarına yol açtığı görülüyor. Yapılan hesaplar örneğin Rusya’da, AIDS salgınının yaygınlaşması nedeniyle uğranacak işgücü kayıplarının, milli gelirin önümüzdeki 25 yılda hiç artmamasına yol açabileceğini gösteriyor.
AIDS salgınının yaygınlaşmasını önlemek için yapılması gereken asgari yıllık harcama 10 milyar dolar. Bu harcamanın gerçekleşmesi halinde 2005 yılına kadar 29 milyon kişinin AIDS’le enfekte olmasının önlenebileceği belirtiliyor. Ne var ki Irak savaşı için 100 - 200 milyar dolarlık maliyetin göze alınabildiği bir dünyada AIDS’le mücadeleye ayrılabilen kaynak 2002 yılında 3 milyar dolar dolayında. İnsanların yaşatılması için değil ölmesi için para harcamanın çok daha kolay olduğu bir dünyada daha fazla kişinin belden aşağı konularla ilgilenmesi de pek şaşırtıcı değil her halde.