Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İlk çarpıcı örnek geçen yıl, ünlü "tezkere krizi" sırasında yaşandı. ABD ile birlikte Iraka asker gönderilmesine ve ABDye Türkiyeden geçiş olanağı tanınmasına karşı AKP tabanında ciddi bir tepki olduğu biliniyor, hükümetin bu tepkiyi nasıl göğüsleyeceği tartışılıyordu.Hükümet, buna karşın tezkereyi Meclise (TBMM) getirdi ve TBMM (CHPnin de katkısıyla) tezkereyi reddetti. Bu sonuç ne ölçüde hesaplanmıştı bilmiyorum ama sonuçta bir taşla birkaç kuş birden vurulmuş oldu. Hükümet ABDye "ben elimden geleni yaptım ama Meclisi aşamadım" diyebildi. Türkiye, ABDnin yüzüne gözüne bulaştırdığı Irak macerasına atılmamış oldu ve Avrupadan olumlu puan aldı. Hükümet, AKP tabanının tepkisini çekmekten kurtuldu.İkinci örnek ikinci tezkerede yaşandı. Bu kez Iraka asker gönderme kararı Meclisten de geçti ama ABD gelinen noktada Türk askerinin Iraka gelmemesinin daha iyi olacağını düşündü ve sonuçta Türk askeri gene Iraka gitmemiş oldu, bunun olumsuz yansımaları da yaşanmadı. Ama AKP hükümeti ABDye dönüp "günah benden gitti, ben vaadimi tuttum" diyebildi. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin, YÖK Yasasının Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesini nasıl karşılayacağı tartışılırken ve IMF heyetinin önümüzdeki hafta başlayacak olan Türkiye ziyareti merakla beklenirken şu soruyu sormadan edemiyorum: AKP yeni bir siyaset tarzını yerleştirmeye mi çalışıyor? AKP hükümetinin IMF (Uluslararası Para Fonu) ile ilişkilerinde de bu siyaset tarzının izlerini görmemek olanaksız. Kimilerinin, Türkiyenin ekonomik çıkmazlara girmesinin başsorumlusu olarak gördüğü IMFye ve desteklediği programlara karşı AKP tabanında da bir tepki olduğu düşünülebilir. AKP hükümetinin, "tezkere krizi"ne kadar IMF ile ilişkileri mesafeli tutma çabası da gözden kaçmadı. ABDden beklenen mali destek alınsaydı bununla IMFden erken kurtulmanın yolları da aranacaktı belki. Ama tezkere geçmeyince "IMFye sarılmanın" önemi kavrandı ve bu anlayış IMF ilişkilere damgasını vurdu. Ancak zaman zaman bazı AKPli bakanların "IMFden kurtulma" ve "IMFsiz yola devam etme" edebiyatını bu yıl da sürdürmeye devam ettikleri görüldü. Türkiyenin önümüzdeki iki yıl içinde IMFye muazzam bir geri ödeme yapmak zorunda olduğu unutulmuştu sanki. Bu arada Avrupa Birliğinden (AB) müzakere tarihi alınca IMFden kurtulmanın mümkün olduğunu hayal edenler de çıktı ve kendi tabanına karşı şovunu yapan yaptı.Sonra dünya ekonomisinden yansıyan gelişmelerle YÖK Yasası gerilimi üst üste gelip piyasaları şöyle bir sarsınca AKP yönetimi bir kez daha bu işlerin şaka kaldırmadığını kavradı ve piyasalara IMF ile yola devam edileceği mesajı verilmeye başlandı. Şimdi önümüzdeki günlerde Türkiyeye gelecek olan IMF heyetiyle, 2005 yılında mevcut program bitince izlenecek yol hakkında ilk görüşmelerin de yapılması bekleniyor. IMF ile ilişkiler YÖK Yasası ile İmam Hatiplilere yeni haklar tanınması da herhalde çok önemliydi AKPnin tabanı açısından. Yasanın Meclisten geçirilmesi ve bu konudaki gerilimin bir noktaya kadar tırmandırılması da AKP hükümetinin seçmenine dönüp "ben elimden geleni yaptım ama yasa üst makama takıldı" diyebilmesi için gerekliydi. Şimdi eğer beklenen veto sonrasında AKP bu yasayı hemen çıkarmakta ısrarcı olmazsa AKPnin yeni siyaset tarzının bir örneğine daha tanık olmuş olacağız.Bu siyaset tarzının bir mantığı ve getirisi var mı? Kısa vadede var belki ama kalıcı bir güven yaratmaya çalışan bir iktidar partisi için ne kadar geçerli olabilir bu siyaset tarzı bilmiyorum. oulagay@milliyet.com.tr YÖK Yasası