Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Osman Ulagay

Işın Çelebi'nin hükümete sunduğu rapordaki uyarılar dikkate alınmazsa Türkiye Asya krizini derinden hisseden ülkeler arasına katılabilir.


Üç hafta önce bu köşede yer alan "Dünya sarsılıyor, Türkiye aldırmıyor" başlıklı yazıda Doğu Asya ekonomilerini temelinden sarsan depremin Türkiye'de hiç önemsenmemesi garipsenmiş ve eleştirilmişti. Aradan geçen sürede Asya'daki kriz yeni boyutlar kazanırken demir - çelik gibi bazı sektörlerde Türkiye'nin de etkileneceği görüldü; çeşitli sektörlerin ilgileri krizin kendilerini nasıl etkileyeceğini araştırmaya başladılar. Bu arada Devlet Bakanı Işın Çelebi, hükümetin ve bürokrasinin de konuya eğilerek Türkiye'nin Asya krizi karşısındaki durumunu değerlendirmeye çalıştığını bildirdi.
Bu çalışmanın ürünü olan ve 26 ocakta Sayın Çelebi tarafından hükümete sunulduğu anlaşılan rapor, bir yandan bizi etkileyecek gelişmeleri sergilerken bir yandan da alınması gereken önlemler konusunda kayda değer saptamalar yapıyor.

Raporda yer alan ilginç verilerden biri Türkiye'nin geçen yıl büyük devalüasyonlar yaşayan Asya ülkeleri ile en büyük ticaret ortağı olan Almanya karşısındaki rekabet gücü kayıplarını gösteren oranlar. Buna göre 1996 sonu ile 13 ocak 1998 arasındaki sürede Türkiye'nin rekabet gücü kaybı Endonezya karşısında % 68, Güney Kore karşısında % 46, Tayland karşısında % 44, Malezya karşısında % 37, Filipinler karşısında % 29, Singapur karşısında % 12, Japonya karşısında % 4 ve Almanya karşısında % 6 olmuş. Türkiye aynı sürede ABD karşısında % 11, Çin karşısında % 14, Hong Kong karşısında % 16 oranında rekabet gücü kazanmış.
Rapor Türkiye'nin rekabet gücünde meydana gelen bu önemli değişimin ve Asya krizi nedeniyle OECD bölgesinde meydana gelecek olan büyüme hızı düşüşünün Türkiye'yi de etkileyeceğini belirtiyor ancak bu etkinin sınırlı kalacağını ileri sürüyor. Raporda, "ihracatımızın önemli bir bölümünün yöneldiği Avrupa Birliği'nde beklenen büyüme hızı daralmasının diğer bölgelere göre düşük kalacak olması dikkate alındığında Asya krizinin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri sınırlı kalacaktır", sonucuna varılıyor.

Devlet Bakanı Çelebi tarafından hükümete sunulan raporda, hükümetin uygulamaya koyduğu istikrar programının Asya krizinin olumsuz etkilerini önlemeye yönelik
bir nitelik de taşıdığı belirtildikten sonra, "ancak programın ciddiyetle ve bütünlük içinde uygulanması hayati önem taşımaktadır", denerek önemli bir uyarı yapılıyor. Raporda, Asya'daki gelişmelerin dikkatle izleneceği belirtilerek şöyle deniyor: "Makroekonomik politikaların uygulamasında gerekiyorsa ayarlamalar yapılabilecektir. Bu çerçevede gerektiğinde konsolide bütçenin net iç borçlanmasını sıfıra kadar indirebilecek gelir artırıcı, harcama azaltıcı önlemler üzerinde gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Ayrıca dış borçlanma ve özelleştirme imkanlarının da program hedeflerinin üzerinde gerçekleştirilmesine yönelik çabalar önem taşımaktadır."
Raporda, "kur politikası önümüzdeki dönemde de ülkemizin rekabet gücünü koruyacak bir yapıda sürdürülecektir", deniyor ve ihracatın Eximbank kredileriyle destekleneceği belirtiliyor.

Bu uyarı ve saptamalar gerçekten önemli. Bakan Çelebi ve kendisine destek veren bürokratlar, Türkiye'nin Asya krizinden yansıyabilecek olumsuz etkilerden korunabilmesi için çok yönlü önlemler alması gerektiğini doğru saptamışlar. İstikrar programının çok daha sıkı uygulanması ve yapısal reformların IMF'nin de kabul edeceği ölçüler içinde gerçekleştirilmesi gereğinin bu bağlamda vurgulanması da doğru bir yaklaşım.
Ancak tam bu noktada kafalara takılan bazı sorular var:
* Raporun saptama ve önerileriyle Türkiye'nin ve mevcut hükümetin gerçekleri ne kadar uyumlu? Hükümet, raporun önerdiği mali disiplini sağlamaya ve yapısal reformları yapmaya hazır mı?
* Hükümetin son zamanlarda attığı bazı adımlar, örneğin yeni konut seferberliği ve otoyol hamleleri 1998'in bir mali disiplin yılı değil bir seçim hazırlığı yılı olacağını düşündürmüyor mu?
* Asya ülkeleri karşısında uğranan rekabet gücü kayıplarının dolaylı da olsa yapacağı olumsuz etkileri gidermek için düzeltici kur politikaları izlenirse bu bir noktada enflasyonla mücadele hedefiyle çelişmeyecek mi?
* Asya krizi nedeniyle tüm gelişen pazar(emerging market)ların dış borç riskinin artmış olması, üstelik IMF ile anlaşamamış bir Türkiye'nin dış borçlanmnasını olumsuz etkilemeyecek mi? Mark cinsinden yapılan son Eurotahvil ihracının beklenen ilgiyi görmemesi bunun bir göstergesi mi?

Bu tür sorular önemsenmez, Sayın Çelebi'nin raporu rapor ciddiye alınmaz ve tıpkı sonunda krize giren ülkelerdeki hükümetlerin yaptığı gibi, "canım biz durumu idare ederiz" anlayışıyla hükümet edilirse Türkiye, Asya krizinin etkilerini derinden hisseden ülkeler arasına katılabilir.


Yazara Email O.Ulagay@milliyet.com.tr