Felaket senaryosu
Türkiye ekonomisi 2000 yılı sonbaharına "bıçak sırtında" giriyor. Bu noktada yapılacak hatalar çok pahalıya mal olabilir, uygulanan enflasyonu düşürme programının aksayacağını ya da askıya alınacağını düşündüren işaretler, piyasadaki beklentileri olumsuz etkileyerek ekonomiyi bir anda çok daha kötü bir noktaya getirebilir.
Ben burada programın sürdürülmesinin önemini vurgularken Ecevit hükümetinin bu programı kusursuz uyguladığını falan söylemiyorum. Program eksiksiz ve kusursuz uygulansaydı bugün belki de bunları değil programın bir sonraki aşamasını tartışıyor olacaktık. Ne var ki Türkiye'nin şartlarında şu ana kadar yapılabilen bu ve işin asıl bundan sonrası önemli. Bu nedenle uygulamadaki eksiklikleri de ortaya koyarak programı desteklemek gerekiyor.
Bunun birinci nedeni programı yarıda bırakmanın çok ciddi bir maliyeti olması. Şimdi düşünün siz, "ameliyat" başlamış ve asıl "yara"ya doğru yaklaşılmış, sıra "hastalık dokuları"nı temizlemeye, yani ameliyatın zor kısmını gerçekleştirmeye gelmiş. Tam bu sırada birileri devreye girip, "fazla kan aktı, ameliyat uzun sürdü, zaten biz bu hastalıklı dokuları da feda etmek istemiyorduk", diye olaya müdahale etmek isterse ne olur? Çekilen bunca sıkıntıdan sonra ameliyatın yarıda kalması kime, ne yarar sağlar? Sıra "enflasyon yaratan dokular"ın temizlenmesine geldiğinde enflasyonla yaşamaya alışmış olan kesimin kışkırttığı muhalefet dalgasını biraz buna benzetiyorum ben.
Programı yarıda bırakmanın maliyetini daha da yükseltecek etki ise başından beri programa şans tanımış ve kredi açmış iç ve dış piyasaların olumsuz tepkisiyle ortaya çıkabilir. Hükümetin IMF'den de destek alarak bu programı uygulamaya kararlı olduğu izlenimini vermesi sayesinde iç borçlanma faizlerinde büyük düşüşler yaşandı, devletin faiz yükü hafifledi; Hazine gerçekleştirdiği borçlanmalarla yıllık dış borçlanma hedeflerine şimdiden yaklaştı; Türk bankaları dış kredilerini katlayarak yenileme olanağını buldular; uluslararası "reyting" kuruluşları Türkiye'nin dış kredi notunu yükseltmeyi gündemlerine aldılar. Programın yarıda kalma olasılığı tüm bu olumlu gelişmeleri tersine çevirebilir ve ekonomimizi derin bir çıkmaza, hatta bir krize sürükleyebilir.
Bunu söylerken programın gevşetilmesiyle enflasyonun yeniden yükselişe geçtiği, dış açığın büyümeye devam ettiği, buna karşılık iç ve dış mali piyasalarda hükümete güvenin tamamen kaybolduğu ve dış açığı finanse etmenin zorlaştığı bir felaket senaryosunu düşünüyorum. Kimsenin Türkiye'yi bu noktaya sürüklemeye hakkı olmamalı.
Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr