Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Osman Ulagay


İlk iş olarak faiz belirleme yetkisini Merkez Bankası'na devreden Blair sağı ve solu daha çok şaşırtacak

İngiltere'de 18 yıldır iktidar yüzü görmeyen İşçi Partisi'ne büyük bir seçim zaferi kazandıran Tony Blair'in Maliye Bakanı Gordon Brown ilk iş olarak faiz oranlarını belirleme yetkisini İngiltere Merkez Bankası'na(Bank of England) devrettiğini açıklayarak çoğu kimseyi şaşırttı. "Ani bir devrim" diye nitelenen bu radikal kararla 1694 yılında kurulmuş olan Bank of England'a kuruluşundan 300 yıl sonra bağımsızlık yolu açılırken sağda ve solda Blair'e dudak bükenler de yeni bir ders almış oldular.
"Blair'in yalnızca seçimi kazanmak için plan yaptı, iktidarda ne yapacağını kendi de bilmiyor", diyerek onu küçümsemeye çalışanları önümüzdeki günlerde yeni sürprizler bekliyor. Merkez Bankası'na bağımsızlık getirecek olan yasanın yanısıra kapsamlı bir finans yasasından İskoçya ve Galler'in kendi parlamentolarını kurmasını öngören yasalara ve tüketici hakları yasasına kadar uzanan oniki önemli yasanın önümüzdeki günlerde Parlamento'ya sunulması bekleniyor.
Blair'in yerleştirmeye çalıştığı yönetim anlayışı "merkeziyetçi ve müdahaleci devlet"ten uzaklaşmayı hedefliyor ve bu niteliğiyle de Blair'le Refah Partisi arasında benzerlik kuran Erbakan'ın anlayışıyla taban tabana zıt bir anlayışı temsil ediyor. Refah Partisi ekmek fiyatından faizlere kadar hemen her alana fiilen müdahale edip sonuç almaya heves ederken ve şantajla iş bitirmeye çalışırken Blair bunun tam tersini yapmaya niyetli görünüyor.

Faizleri Merkez Bankası belirleyecek

İşçi Partisi'nin çiçeği burnunda Maliye Bakanı Gordon Brown'un faizleri belirleme yetkisini "Bank of England" diye anılan İngiltere Merkez Bankası'na devretme kararı tam bir sürpriz etkisi yarattı. Ani olarak açıklanan bu kararı, İşçi Partisi'nin mali istikrar konusundaki kararlılığının bir göstergesi olarak algılayan piyasaların ilk tepkisi ise fevkalade olumlu oldu. İşçi Partisi 300 yıldır cesaret edilemeyen adımı atmış ve Merkez Bankası'na bağımsızlık yolunu açmıştı.
Aslında bu kararın hazırlığı aylar öncesinden yapılmış ve ABD Merkez Bankası(Federal Rezerv) Başkanı Alan Greenspan'le ayrıntılı bir fikir alışverişinde bulunan Gordon Brown daha gölge maliye bakanıyken 'devrim'in tüm hazırlığını tamamlamıştı. Bu hazırlık İşçi Partisi'ne iktidara gelir gelmez bu kararı alma olanağını sağladı.
Bir yasayla tanımlanacak olan yeni düzende faizleri belirleme yetkisi İngiltere Merkez Bankası bünyesinde oluşturulan dokuz kişilik bir komiteye bırakılıyor. Merkez Bankası guvernörüyle iki guvernör yardımcısının yanısıra para politikası ve piyasa operasyonlarıyla ilgili üç Merkez Bankası uzmanı ve Maliye Bakanı tarafından dışardan atanacak dört "tanınmış uzman"dan oluşacak olan Para Politikası Komitesi her ay toplanarak faiz politikasını gözden geçirecek ve gerekli kararları alacak. Faiz politikası belirlenirken hükümetin belirlediği enflasyon hedefini tutturmak ve fiyat istikrarını korumak temel hedef olacak. İşveren ve işçi temsilcilerinin de yer alacağı bir Guvernörler Kurulu ise üst organ olarak Merkez Bankası'nın faaliyetlerini yakından izleyecek ve denetleyecek.
İngiltere Merkez Bankası önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek olan bu yasa değişikliğiyle "operasyonel bağımsızlık" kazanmış olacak ancak Federal Rezerv'e ya da Almanya Merkez Bankası(Bundesbank)a göre yetkileri gene de sınırlı kalacak. ABD ve Almanya'da merkez bankaları enflasyon hedefini belirleme ve döviz piyasalarına müdahale etme yetkilerine de sahip bulunuyor.

Bedelsiz ithalat oto yan sanayiini de vurdu.

Refah Partili Devlet Bakanı Sabri Tekir, "özrü kabahatinden büyük" sözünü çağrıştıran bir açıklama yaparak bedelsiz ithalat kararının perde arkasını anlatmış. Sayın Bakan'ın gazetelere yansıyan sözlerine göre, bedelsiz ithalat kararı alınmadan önce otomotiv sanayicilerine bir teklif yapılarak hükümete 1.5 milyar mark borç vermeleri istenmiş. Bu istek olumlu karşılanmayınca da bedelsiz ithalat kararı alınmış.
Bu sözleriyle nasıl bir anlayışın temsilcisi olduğunu ortaya koyan Refah Partili Sayın Tekir, bedelsiz ithalatın otomotiv sanayiine zarar vermediğini de ileri sürmüş.
Eldeki veriler ve otomotiv sanayiinin içinde bulunduğu durum ise Sayın Bakan'ın sözlerini ne yazık ki pek doğrulamıyor. Özellikle otomobil ana sanayiinin durumunun hiç de parlak olmadığı, bedelsiz ithalatın da talebi caydırması sonucunda fabrikaların aralıklı çalıştığı ve kapasitelerinin çok altında üretim yaptığı biliniyor.
Son yıllardaki atılımıyla dikkatleri üzerine çeken oto yan sanayiine ilişkin veriler ana sanayideki krizin yan sanayii de etkilediğini ve 1996 yılında çeşitli üretim kalemlerinde ciddi düşüşler yaşandığını gösteriyor. Oto Yan Sanayicileri Derneği'nin DİE verilerinden derlediği veriler oto yan sanayiinin ürettiği ürün gruplarının çoğunda 1996 yılında önemli gerilemeler yaşandığını ortaya koyuyor.

The Wall Street Journal gazetesinin 7 mayıs tarihli sayısında yer alan haberin başlığı aynen şöyle: "Türkiye'nin bankalarının konsolidasyona gitmesi bekleniyor." James Dorsey imzalı haberin girişinde de, kendini Avrupa'nın rekabetine hazırlayan Türk banka sektörünün konsolidasyona gittiği belirtilerek şöyle deniyor:
"Bankacıların dediğine göre, Parlamento'nun banka sektörünün Avrupa ile uyumunu amaçlayan yeni bankacılık yasasını kabul etmesinden sonra yaşanması beklenen konsolidasyon Türkiye'de faaliyette bulunan 68 bankanın üçte birinin yokolması sonucunu doğurabilir."
Yazıda daha sonra Moody's'in Türkiye'deki banka sisteminin uzun vadeli döviz mevduatı notunu düşürürken yaptığı açıklamada Türk bankalarının ivedi olarak sermaye enjeksiyonuna ihtiyaç duyduğunu vurguladığı belirtilerek "önde gelen bir Avrupalı bir bankacı"nın şu sözleri aktarılıyor: "Türk bankaları kaygı verici boyutlarda bir sermaye yetersizliğiyle karşı karşıya."
Moody's'in Türk banka sistemiyle ilgili değerlendirmesi bütünüyle okunduğunda da sistemdeki sermaye yetersizliğinin yanısıra özellikle kamu bankalarındaki zaafın vurgulandığı görülüyor.
Şu anda bütün dünyada dikkatler bankalara çevrilmiş durumda. Geçerli uluslararası standartlara uymayan sanayi firmaları nasıl tasfiye oluyorsa yakın gelecekte bankaları da aynı akibet bekliyor. Bu ortamda ülkemizde de gündeme gelecek olan bankalarla ilgili yeni düzenlemeleri ve sonuçlarını dikkatle izlemekte yarar var.


Jilet firmaları Avrupa'da büyümek için kadınları hedefliyor

Jilet endüstrisi kendisine yeni bir hedef buldu: Avrupalı kadınlar. Amerikalı kadınların tıraş bıçağı talebinin yılda yüzde 8 oranında büyüdüğünü dikkate alan Gillette ve Wilkinson gibi jilet firmaları, kadınlar için tasarlanmış yeni tıraş "sistemlerini" geniş çaplı reklam kampanyalarıyla Avrupa'da pazarlamaya girişti.
Avrupa'nın jilet üreticilerine cazip gelmesinin nedeni, Avrupalı kadınların şimdiye dek yalnızca %30'unun tüylerini ortadan kaldırmada tıraş yöntemini kullanması (bu rakam ABD'de %75). Jiletçileri heyecanlandıran bir başka nokta da Avrupalı kadınların önemli bir bölümünün tüylerini hiç yok etmemesi. Avrupa'nın pazar potansiyelinin müthiş olduğunu belirten Gilette yetkilileri tıraş olan kadın oranının ABD'deki düzeye çıkmasıyla, jilet bıçağı satışlarının yılda 500 milyon adet artacağını tahmin ediyor. Ancak uzmanlar kültürel engellere dikkat çekerek, sapı pembe ve bıçağı nemlendiricili de olsa birçok Avrupalı kadının eline tıraş bıçağı almasının zor olduğunu öne sürüyor.


Kıtanın güneyinde daha çok ağda gibi geleneksel yöntemler popüler; kuzeyde ise (biraz da saç renklerinin açıklığı bahanesiyle) tüy yok etme yöntemlerinin hiçbiri popüler değil. Kadınlarının ancak %20'si tüylerini alan Almanya da ikinci gruptan. Kadınları tıraş sistemlerinin mucizeleriyle tanıştırmak için Gillette firması tek yolu Avrupa'daki reklam harcamasını 1994'te 6 milyon dolardan 1996'da 20 milyon dolara çıkartmakta buldu.

Dünya Leasing Konferansı 12 - 14 mayıs tarihleri arasında İstanbul Hilton Oteli'nde yapılıyor. Sponsorluğunu Euromoney'in ve evsahipliğini Finansal Kiralama Derneği FİDER'in yaptığı konferansın teması, "küresel ekonomide gelişmiş ve gelişmekte olan pazarların birbirinden yararlanması". Konferansta IFC gelişmekte olan pazarlardaki deneyimlerini aktaracak; ayrıca Türkiye, Polonya, Meksika, Sri Lanka ve Çekoslovakya gibi pazarlardaki olanak ve riskler de gündeme getirilecek. Üç günlük programı konferans başkanı Sudhir P. Amembal yönetecek.