Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Birkaç haftadan beri Türkiye'de oynanmakta olan komedi, sonunda hepimizi üzecek bir dramla sonuçlanmazsa, bu ülkenin gerçekten benzersiz bir dayanıklılık kazandığına ya da duyarsızlık noktasına eriştiğine ben de inanacağım ve böyle yazılar yazmaktan vazgeçeceğim. Tam tersine "Hiç korkmayın, bu ülke, bu ekonomi, evvel Allah seçimi de kaldırır, başbakansız da idare edilir, hükümet krizi de beş vakitte çözer" diye yazılar yazıp halkımı rahatlatacağım.
Ancak henüz o noktaya gelemedim, hâlâ "Bu nasıl iş, bu ne biçim ülke?" diyerek olan bitene şaşıyorum ve tepki duyuyorum. Sanki bütün sorunlarını çözmüş bir ülkede, keyfe keder tercihler yapmak durumunda olan bir hükümetle, eşiyle evcilik oynamaya devam eden bir Başbakan'la boş zamanları değerlendirme egzersizleri yapıyoruz. Bu arada IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların mensuplarını da misafir sanatçı olarak oyunumuza dahil ediyoruz. Muhterem medyamız da durumu yakından izleyerek bu eğlenceli tabloyu tamamlıyor.

Komedinin birinci perdesi Kemal Derviş'in "Erken seçim olsa da ekonomiye fazla zarar veremez" yolundaki açıklamalarıyla açıldı. Bazı diğer bakanlar da bu görüşü destekledi. Sonunda Türkiye'yi ziyaret etmekte olan IMF heyetinin başkanı Kahkonen de Türkiye ekonomisinin krizlere direnecek kadar güçlendiğini açıklamak zorunda kaldı. Ekonominin yeni krizlere karşı dayanıklılığının bu kadar ısrarla vurgulanması, benim gibi münafıkların aklına çeşitli kötü ihtimaller getirdi ve kaygılarımı artırdı ama "Bunca önemli kişi durumumuzun ne kadar iyi olduğunu söylerken bu kötü ihtimalleri düşünmeye değmez" diyerek hepsini kovdum kafamdan.
Komedinin ikinci perdesi, aniden hastaneye yatmak zorunda kalan Başbakan Ecevit'in sağlık durumunun gayet iyi olduğunun açıklanmasıyla başladı. Söylenenlere göre Sayın Ecevit her Allah'ın kulu gibi geçici bir rahatsızlık geçirmekteydi ve birkaç gün içinde görevine devam edecekti. Bütün bunların benim gözümde beş paralık inandırıcılığı yoktu ama Sayın Ecevit'in sağlık durumunu kullanarak piyasalarda dalgalanma yaratmak isteyenlere gün doğmuştu. Ecevit'in sağlık durumuyla ve vereceği kararlarla ilgili olarak sorumsuzca yapılan yayınlar da bu çarkı besliyordu.

Komedinin üçüncü perdesi piyasalarda oynandı. Sayın Ecevit'in durumu ile ilgili haber ya da söylentilerin inanılmaz derecede ciddiye alındığı, kur ve faiz düzeylerinde dalgalanmalara yol açtığı görüldü. Bu ortam döviz kurlarındaki ve faizlerdeki oynamalardan para kazananları memnun ederken bazı medya üstatları da gün içinde yaşanan kur dalgalanmalarına bakarak yoksullaşma hesapları yaptılar. Onlara göre Türkiye yarım saat içinde yüzde bilmem ne kadar yoksullaşmıştı ve buna bir çare bulunmalıydı.
Hiç merak etmeyin, Türkiye kurlar yükseldi diye yarım saat içinde yoksullaşmaz ama bu kafalarla ve bu kandırmacalarla sonunda mutlaka yoksullaşmanın yolunu bulur. Bu komedi bir noktada gene drama dönüşür, ekonomideki büyüme hevesleri bir kez daha kursağımızda kalır. Bundan hiç şüpheniz olmasın.
Ekonomimiz hâlâ bıçak sırtında dururken, Avrupa Birliği ile ilgili zor kararlar bizi beklerken bu komedinin oynanması ister istemez dram sözcüğünü akla getiriyor.