Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İngiliz tarihçi Garton Ashın ortaya attığı ilginç iddia: Geçen hafta yakın bir dostumla konuşurken dile getirdiğim "El Kaide ve Usame Bin Ladin Bushun başkanlık seçimini kazanmasını ve iktidarda kalmasını ister" iddiasını köşeme aktarma konusunda tereddütlüydüm doğrusu. Ancak İngilterenin gözde tarihçilerinden Timothy Garton Ash, 22 Temmuz tarihli The Guardian gazetesinde yer alan yazısında aynı iddiayı dile getirince bu yazıyı yazmak farz oldu. Aslında Bush yönetimi konusundaki eleştirel görüşlerimi bazen yakın çevremdeki dostlarla bile paylaşmakta zorluk çektiğim için, görüşlerine değer verdiğim kişilerin düşündüklerimi paylaşan yazıları ya da beyanlarıyla karşılaştığımda bayağı seviniyor ve cesaretleniyorum. Yazısında "teröre karşı savaşı ABD mi kazanıyor, El Kaide mi?" sorusunun sorulmaya devam ettiğini belirten Timothy Garton Ash özetle şöyle diyor: "Eğer Usame Bin Ladin hâlâ siyasi hesaplar yapacak durumda ve konumdaysa mutlaka Bushun seçim zaferini desteklemek ister. Teröristin amacı, hedef seçtiği ülkenin ya da devletin baskıcı ve tahakkümcü niteliğini sergileyerek kendi davasına destek sağlamaktır. Bush yönetimi tam da Bin Ladinin umduğu şekilde davrandı, Irakta ve Guantanamodaki tutumuyla Bin Ladinin rüyalarını gerçekleştirmesine yardımcı oldu, çok sayıda yeni yandaş kazanmasını sağladı. El Kaide kendisine bu kadar yararlı olan Bushu yeniden seçilmesine katkıda bulunmak için ABDde yeni bir eylem yapmayı bile düşünebilir." Ladinin adamı Bush Ben bunları kendi görüşüm olarak yazsaydım "gene komplo teorisi yapmış" diyenler çıkardı mutlaka ama bu görüşü Bush yönetimini çok boyutlu biçimde değerlendirebilen bir tarihçi ileri sürüyor şimdi. Bush yönetiminin yalnızca dünyayı değil Amerikayı da büyük çıkmazlara sürüklediğini görenlerden biri de finans dünyasının saygın isimlerinden Felix Rohatyn. Daha önce ABDnin Fransa büyükelçiliğini de yapmış olan Rohatynin 21 Temmuz tarihli Wall Street Journal gazetesinde yayımlanan "Oyumu Neden John Kerryye Vereceğim" başlıklı yazısındaki görüşleri de dikkate alarak Bush yönetiminin izlediği çizginin Amerikaya nelere mal olduğunu bir kez daha hatırlayabiliriz.Bush yönetiminin hatalı tercihleri sonucunda gündeme gelen olumsuz ortaya çıkan gelişmelerin başlıcaları şunlar: Devasa bütçe ve cari işlemler açıkları doğuran ekonomi politikaları ABDnin dışa bağımlılığını büyük ölçüde artırdı. Asya merkez bankaları desteğini çekse dolar çökebilir.Toplumun en varlıklı kesimine en fazla yarar sağlayan büyük vergi indirimleri bir yandan ABDnin mali geleceğini riske atarken diğer yandan toplumdaki zengin - yoksul kutuplaşmasını da artırdı.ABDye yüz milyarlarca dolara mal olan terörle savaş ve Irak savaşı, ABDnin güvenliğini sağlamadı, tersine ABDye yönelik tehdit yeni boyutlar kazandı.ABDnin dünyaya hükmetmek için elinde tuttuğu askeri üstünlük kozunun sınırları belli oldu, bütün Ortadoğuyu dönüştürme planları yapan Bush yönetimi bir tek Irakta bile kontrolü sağlayamadı.ABDnin demokrasiye ve insan haklarına saygılı bir ülke olduğu inancı büyük yaralar aldı, ABD yönetimi işkenceci ve baskıcı olarak ün kazandı.ABD, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurumlara ve kurallara karşı bayrak açan ve küresel anlaşmaları tanımayan başlıca ülke haline geldi.Tüm dünyada Amerikaya karşı bir tepki patlaması oldu.Bush yönetimi ABDnin Fransa ve Almanya gibi yakın müttefikleriyle bile arasını bozdu. Amerikayı bu duruma düşüren George W. Bush şimdi yeniden başkan seçilip başarılarını(!) sürdürmek istiyor. Başka çaresi kalmazsa Usame Bin Ladin ve El Kaidenin Amerikada yeni bir eylem yaparak yardımına gelmesi için duacı olmak zorunda kalabilir Bush.Evet bu olabilir, çünkü dindar olduğu kadar saf da olan Amerikan halkının önemli bir bölümü, teröre karşı Başkomutan Bushun Amerikayı Kerryden daha iyi savunacağını düşünüyor hâlâ. Bushun ABDye ettiği Toplam personel sayısı 600 dolayında olan bir bankamızın yönetim kurulu üyesi olan dostum anlattı. Kadrolarını 30 genç bankacıyla takviye etmek üzere bir gazetemizin insan kaynakları ekine "Bankacı Adayı Aranıyor" ilanı vermişler. Sonra olanlara inanmakta onlar da zorluk çekmişler, çünkü bu ilana 3.000i aşkın başvuru gelmiş. Bu başvuruların 2.600ünü ise Açık Öğretim mezunları yapmış.Bu örnek çok düşündürdü beni. Devlet memuriyeti için binlerce kişinin başvurmasına alışmıştık bir ölçüde özel ve küçük bir bankanın ilanına bu sayılarda başvuru olması sanki başka bir fenomenin göstergesi.Bir yanda üniversite sayısının ve mezun sayısının artışıyla övünen bir Türkiye var. Öte yandan üniversiteye giriş sınavında sıfır puan almayı başaran 40 binin üstünde lise mezunumuz var. Açık Öğretime girmek binlerce gencimiz için teselli kaynağı olabiliyor ama bu programdan mezun olanların iş bulma şansı ne acaba? Onları bırakın üniversiteye girme şansını elde eden gençlerin mezun olduklarında iş bulma şansı ne kadar? Ekonomimizin istihdam yaratmayan bir büyüme sürecine girdiğini biliyoruz. Buna bağlı olarak işsizlik oranı da azalmıyor, artıyor. Gençler arasındaki işsizlik oranı ise % 12 dolayındaki genel işsizlik oranının iki katını buluyor. Bu oran OECD ve AB ortalamalarının çok üstünde.Gençlerin işsizliği sorununu gündemin üst sıralarına taşıyamazsak bu ihmalin tatsız sonuçlarıyla karşılaşabiliriz. İşsiz gençlerimizi ne yapacağız? Hollanda % 6.6G. Kore % 9.6Japonya % 10.2Almanya % 10.6İngiltere % 11.5ABD % 12.4OECD ortalama % 13.3AB-15 ort % 14.7TÜRKİYE % 23.7 15-24 yaş arası gençlerde işsizlik oranı Geçen haftaki Soru - Yorum köşesinde Dünya Petrol Rezervleri grafiğinde "milyon varil" olarak verilen birim aslında "milyar varil" olacaktı. Düzeltir özür dileriz. oulagay@milliyet.com.tr Düzeltme