Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiyenin gerçekleştirdiği bu çarpıcı büyüme performansının ithalattaki sıçramadan etkilendiği ve büyümeyle sağlanan gelir artışının toplumsal tabana yeterince yansımadığı yolundaki saptamalar, gerçeği yansıtsa bile büyümedeki başarıyı hafife almamızı gerektirmiyor. Bu büyüme performansının Türkiyenin dinamik özel sektörünün atılımıyla ortaya çıkması ve bu yılın ikinci çeyreğinde özel sektör yatırımlarının sabit fiyatlarla % 45, özel sektör makine - teçhizat yatırımlarının % 76 artmış olması hiç kuşkusuz etkileyici gelişmeler. Bu yılın ikinci çeyreğinde GSYİH bazında % 13.4lük bir büyüme hızına erişen Türkiye ekonomisi bu performansıyla, aynı dönemde % 13.6lık bir büyüme kaydeden Venezüelladan sonra, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi. Geçen yılın ikinci çeyreğinde % 9 dolayında küçülen Venezüella ekonomisinin bu yılın ikinci çeyreğindeki yüksek büyüme rakamının kısmen bu düşük baz etkisini, kısmen de yüksek petrol fiyatının etkisini yansıttığı hesaba katılırsa Türkiyenin performansı daha da çarpıcı görünebilir. Türkiye yatırım ve üretim cephesindeki bu performansıyla Asyanın "mucize ekonomileri"ni anımsatan bir tablo sergiliyor. Ancak bu ülkelerle Türkiye arasında çok önemli bir fark var. Bu ülkelerin hemen hepsi çok yüksek oranda iç tasarruf yapabilen ve bunu yatırıma dönüştürebilen ülkeler. Ayrıca başta Çin olmak üzere yüksek miktarda yabancı yatırım sermayesi de çekebiliyor bu ülkeler. Bu özellikleri sayesinde söz konusu ülkeler, yüksek yatırım ve büyüme hızlarına erişirken aynı zamanda büyük dış denge fazlaları (cari işlemler dengesi fazlaları) da yaratabiliyorlar. Bunun sonucunda da muazzam döviz rezervleri biriktirmiş durumdalar. Tabloda yer alan beş Asya ülkesinin rezerv toplamı 1 trilyon dolara dayanmış durumda.Türkiye gibi ciddi kur şokları ve krizler yaşadıktan sonra yeniden ekonomilerini büyütmeye başlayan Rusya, Brezilya, Arjantin gibi ülkelerin de cari işlemler dengesinde fazla verir duruma geldikleri görülüyor. Ekonomisi hızlı büyürken giderek büyüyen cari işlemler açığı veren ülkelerin başında ise Türkiye geliyor. Üstelik Türkiyenin döviz rezervi de, cari işlemler fazlası veren ülkelerin çoğunun altında bir düzeyde. Bu tabloya bakınca, Türkiyenin büyüme cephesinde elde ettiği başarıyı gölgeleyen kaygı bulutunu görmeden edemiyoruz ne yazık ki. Türkiyenin kamburu Türkiyenin giderek büyüyen dış açığını nasıl finanse ettiğine baktığımızda bu kaygımız daha da artıyor. Eldeki veriler Türkiyenin dış açığının önemli bir bölümünü kısa vadeli sermaye girişleriyle finanse ettiğini gösteriyor. Dünkü Milliyetin ekonomi sayfasında yer alan habere göre, yabancıların Türkiyedeki portföy yatırımlarının toplamı ağustos sonunda 20.5 milyar doları aşmış. Kamu kağıdı ve hisse senedi alımı ya da mevduat olarak sisteme giren bu paranın, gelmesine yol açan koşulların değiştiğini ya da değişeceğini hissettiği anda geri gitmesi hiç de zor değil. Bu nedenle, Merkez Bankasının eski başkanı Gazi Erçelin şu uyarısı yerinde: "Cari açığın finansmanında finansörlerin portföy tercihlerini ve bu tercihlerdeki oynamaları yakından izlemek, hatta tahmin etmek şart. Buna dikkat etmeden cari işlemler sorununun sadece döviz kurunun düzeyi ile çözülmesini beklemek safidillik olur". (Dünya, 8 Eylül 2004) oulagay@milliyet.com.tr Sermayeye dikkat