Burnumuzun dibindeki Irak’ta savaş işaretlerinin giderek yoğunlaştığı bir ortamda herkes gibi sizin de kafanız karışmış. Buna karşın karamsarlığa teslim olmamak istiyorsunuz. Her kafadan bir ses çıkarken okuduklarınızdan, duyduklarınızdan bir sonuca varmaya çalışıyorsunuz. Bu umutla televizyon programlarına takılıyorsunuz, gazetelere göz atıyorsunuz, bir çıkış yolu arıyorsunuz. Devlet büyüklerinin, hükümet yetkililerinin size ışık tutacak, yön gösterecek bir şeyler söylemesini ya da yapmasını bekliyorsunuz.
Dün de bu umutlarla uyandınız ve gazetenizi açtınız. Dünkü gazetelerde bulabileceğiniz iç açıcı(!) manşetlerin bazıları şunlardı:
Milliyet’in manşetinde ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in Türkiye’ye uyarısı vardı, "Sizi bir daha aramayız", diyordu Sayın Cheney.
Hürriyet’in manşetinde Abdullah Gül’ün demeci yer alıyordu. "ABD ile anlaşamazsak Irak Lübnan’a döner" diyerek güzel bir müjde veriyordu Sayın Gül. Türkiye’nin ABD’ye yalnızca hava sahasını açması halinde ABD ile daha önce müzakere edilmiş olan siyasi ve askeri belgelerle alınacak mali yardımın geleceği sorulduğunda ise "Şu an için bir şey söyleyemiyorum", diyordu Başbakanlığı dün devreden Sayın Gül.
ABD ile poker
ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel’ın "Türkiye’ye yardım paketi masada değil" biçimindaki ferahlatıcı açıklaması hemen tüm gazetelerde yer alıyordu. Hürriyet’teki bir habere göre de "üst düzey bir ABD yetkilisi", Türk - Amerikan ilişkilerinin geldiği kötü noktanın AKP hükümeti tarafından algılanamadığını belirterek "ABD parası gelmezse Türkiye Arjantin’e döner" diyordu.
Bu iç kapayıcı, hatta ürkütücü açıklamaları değerlendirirken bir noktayı hatırdan çıkarmamalıyız. Bölgemizde çok oyunculu bir büyük poker oyununun oynandığı şu günlerde her lafı, her uyarıyı çok dikkatle değerlendirmemiz gerekiyor, zira neyin blöf neyin gerçek niyet olduğunu kestirmek son derece zor bu ortamda. Bunu yapabilmek için ise hem oyunun kurallarını ve elimizdeki kartların gerçek değerini hem de diğer oyuncuların gücünü ve psikolojisini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Deneyimli bir oyuncunun beş benzemez kartla ortadaki parayı kaldırması da mümkün pokerde, deneyimsiz bir oyuncunun elindeki kare asla oyunu kaybetmesi de.
AKP yönetiminin bugüne kadar sergilediği "oyun"a bakarak bu büyük pokerde deneyim sahibi bir oyuncu gibi oynadığını söylemek ne yazık ki olanaksız. Özellikle masadaki en büyük oyuncunun, yani ABD’nin gücünü, oyun planını ve şu andaki ruh halini doğru değerlendirmede hayli yetersiz kalıyor AKP yönetimi. ABD’nin Irak’ta çok büyük bir risk alarak savaş oyununu başlatmak üzere olduğunu ve bu nedenle büyük bir gerilim içinde bulunduğunu sanki gözardı ederek sürdürüyor ABD ile ilişkilerini.
ABD desteği gelmezse
Öte yandan ekonomideki seçeneklerini ve manevra alanını da kendi tercihleriyle sınırladı AKP yönetimi. AKP yönetimi iktidara gelir gelmez IMF ile anlaşmayı sağlayıp piyasalardaki iyimser havayı sürdürebilseydi ABD ile savaş tazminatı pazarlığını çok daha rahat koşullarda yapabilir ve uluslararası piyasalarda "Türkiye ekonomisinin kaderi ABD’nin savaş desteğine bağlı" izlenimi doğmazdı.
Bugün gelinen noktada bu ilişki ne yazık ki kurulmuş bulunmaktadır. Financial Times ve Wall Street Journal gibi gazetelerin haber ve yorumlarında, Türkiye’nin mali geleceğinin ABD desteğine endekslendiği sık sık yinelenmektedir. AKP yönetiminin bundan sonra atacağı adımlarla bu izlenimi değiştirmesi de kolay olmayacaktır. Uzun lafın kısası, AKP yönetimi, bugüne dek attığı adımlarla Türkiye ekonomisini, piyasaların gözünde, ABD’nin savaş desteğine muhtaç duruma düşürmüş görünmektedir. AKP’nin bu duruma düştükten sonra ABD ile tezkere pazarlığını sürdürmeye kalkışması yeni sorunlara yol açabilir ve olası bir savaşın piyasalarda yaratacağı çalkantının çok boyutlu bir krize dönüşmesini önlemek hiç de kolay olmayabilir.