Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu noktaya gelinmiş olması, Türkiyenin bundan sonra izleyeceği ekonomi politikalarında birkaç dengeyi aynı anda gözetmek zorunda olduğunu bir kez daha hatırlatıyor bize. Cari açığın yaratacağı risk algılamasının öncelikle döviz kurlarını etkileyeceği ve kurlardaki gelişmelerle enflasyondaki gelişmeler arasında ilişki bulunduğu hesaba katıldığında bu dengelerin korunmasının önemi net biçimde ortaya çıkıyor. Türkiyenin cari işlemler açığının hissedilir biçimde büyümesi aslında çok da şaşırtıcı bir gelişme değil. Önemli olan, dış açıktaki büyümenin ciddi bir risk faktörü oluşturduğunun, piyasalar ve Türkiyeyi dışarıda izleyen kuruluşlar tarafından algılanmaya başlanması. Bu noktadan sonra cari açık rakamları çok daha yakından izlenecek ve özellikle mali piyasalardaki davranışları daha çok etkileyecek. Türkiyenin bu noktada ekonominin kontrolden çıkmasını önlemek için öncelikle mali disiplini korumaya önem vermesi gerekiyor. Ercan Kumcunun da belirttiği gibi (Hürriyet, 30 Nisan) iç talepteki artışın dış açığı daha da fazla büyütmesini önlemek için mali disiplinin titizlikle sürdürülmesi büyük önem taşıyor. Mali disiplinin korunması, IMFnin üzerinde durduğu faiz dışı fazla hedefinin tutturulması ve Avrupa Birliği (AB) ile uyum kriterlerine yaklaşılması açısından da önemli.Mali disiplin titizlikle korunurken, özellikle dış dünyada mali disiplinin güvencesi olarak görülen IMF programının sürekliliği konusunda yapılan beyanlara da çok dikkat etmek gerekiyor. Hükümet yetkililerinin zaman zaman, IMF programından bir an önce kurtulmak istedikleri izlenimini yaratan beyanlar, piyasalardaki kuşkuları artırıyor. Mali disiplin şartı Türkiyenin bu yıl karşılaşabileceği risklerin birbirlerini besleyerek daha tehlikeli bir nitelik kazanması da işimizi zorlaştırabilir. Cari işlemler açığı büyürken bu açığın kurlar üzerinde baskı yaratacağı beklentisi, sermaye girişçıkışı arasındaki dengeyi çıkışlar lehine bozarak kurdaki gelişmeleri kendini besler hale getirebilir. Aynı zamanda Türkiyenin dışındaki gelişmeler de Türkiye gibi ülkelerin uluslararası piyasalardaki borçlanma olanaklarını sınırlandırabilir ve büyüyen dış açığın finansmanını zorlaştırabilir.Bir süreden beri üzerinde durduğumuz bu olasılığın gerçekleşme şansı da ne yazık ki artıyor. ABDde ekonomik canlanma sürerken enflasyonun yükselmesi, ABD Merkez Bankasının faiz artırımlarını kaçınılmaz hale getirecek gibi görünüyor. ABD faizlerinin artmaya başladığı noktada Türkiye gibi "yükselen pazar" ülkelerinin uluslararası tahvil piyasalarındaki saltanatı da sona erebilir, tam tersine "yükselen pazar" tahvillerinden bir kaçış olayı yaşanabilir. Zincirleme riskler İşte tam bu noktada Türkiyenin "AB ile bütünleşme yolunda bir ülke" olarak algılanması büyük önem kazanıyor. 30 Nisan tarihli Financial Times gazetesinde yer alan ilginç bir değerlendirmede de belirtildiği gibi, bir ülkenin AB üyeliğine aday ülke olarak görülmesi o ülkenin "yükselen pazar" konumundan çıkıp "gelişmiş ülke" gibi algılanmasına yol açabiliyor. Financial Timesa göre, 1 Mayısta AB üyesi olan 10 ülkenin borçlanma kapasitesinin sınırlı olması, ABden tam üyelik görüşmeleri için tarih bekleyen Türkiyeyi bu fırsattan en fazla yararlanabilecek ülke konumuna getiriyor. Türkiyenin bu fırsattan yararlanabilmek için, ABden görüşme tarihi alma çabalarını hiç aksatmadan sürdürmesi gerekiyor. AB hedefinin önemi Gelinen kritik dönemeçte Türkiyenin IMF ile iyi ilişkileri sürdürmesi de şart. Ancak bu, IMF ile hiç pazarlık yapılamayacağı anlamına gelmiyor. Özellikle son dönemde Brezilyanın IMF ile görüşmelerinde gündeme getirdiği (ve Türkiyede Kemal Dervişin değindiği) bazı kamu yatırımlarının faiz dışı fazla hesabının dışında tutulması önerisini Türkiye de gündeme getirebilir ve ekonominin gelecekteki büyümesi olumlu etkileyecek kamu yatırımları konusunda belki bir manevra alanı kazanabilir. Böylece bir yandan mali disiplin korunurken diğer yandan gelecekteki büyümeyi destekleyecek adımlar da atılmış olabilir. Ve bu da olumlu bir gelişme olarak algılanabilir oulagay@milliyet.com.tr Kamu yatırımları ve IMF