Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Özellikle ithalatı frenlemek ve dış açığın daha fazla büyümesini önlemek için iç talebi denetime alacak önlemlere gerek var.İç talebi sınırlamak gerekirken maliye politikası gevşetilirse, dış ticaret açığı ve cari işlemler açığı öngörülen hedefleri delip geçebilir ve GSYİHnın % 5ini bularak tehlike yaratabilir.Dış açığın hızla büyümesi Türkiyenin dış borçlanma gereksinimini ve uluslararası piyasalardaki riskini artırabilir.Bu arada Avrupa Birliği (AB) cephesindeki gelişmeler beklendiği kadar olumlu olmazsa ve IMF ile anlaşma da gecikirse bu durum dış açığın finansmanında önemli rol oynayan kısa vadeli sermaye hareketlerini olumsuz etkileyebilir ve tehlikeli bir kırılganlığa yol açabilir. Türkiyenin dış ticaret açığının ve ona bağlı olarak dış ödemeler dengesi cari işlemler açığının tehlikeli bir tırmanış içinde olduğunu ileri sürenlerin sayısı hayli fazla. Ercan Kumcu ve Faik Öztrak gibi görüşlerine değer verdiğim ekonomist - yazarların da son günlerde bu tehlikeyi yeniden tartışma gündemine getirdikleri görülüyor. Bu görüşte olanların dile getirdikleri kaygıları birkaç maddede özetlemek mümkün: Ekonomideki ve ona bağlı olarak ödemeler dengesindeki gelişmeleri farklı okuyan ve farklı bir bakış açısıyla değerlendiren saygın ekonomistler de var. Onlar dış ticaretteki ve cari işlemlerdeki açıkları şimdilik büyük bir tehdit olarak görmüyorlar.Koç Üniversitesi öğretim üyesi ve Koçbank başekonomisti Cevdet Akçaya göre ithalatı tırmandıran talepte, örneğin 7.5 milyar dolarlık ithal otomobil talebinde, geçmişin birikimleriyle beslenen bir atımlık bir talep sıçramasının payı var. Bu yıl anormal bir sıçrama yapan yatırım malları talebinin de bu oranlarda artmaya devam etmesi çok zor. Seyfettin Gürsel de Vatan gazetesindeki köşesinde bu değerlendirmeye katılıyor.Ayrıca ekonominin büyüme hızının da gelecek yıl hissedilir biçimde yavaşlaması (Akçayın tahminine göre 2004de % 9.6dan % 6.1e) öngörülüyor. Bütün bunlar ithalat talebinin hızını kesecek gelişmeler. İhracatın ise, kar marjlarının daralmasına karşın sürmesini bekleyen Akçaya göre cari işlemler açığının GSYİHya oranı bu yıl sonunda % 4.2yi bulacak ama 2005 sonunda % 3.7ye gerileyecek ve ciddi bir risk yaratmayacak.Ancak bunları söylerken farklı bir kaygıyı dile getiriyor Cevdet Akçay. Bu gelişmelerin aşırı bir iyimserlik havası yaratmasının risk oluşturabileceğini belirtiyor ve mali disiplini sürdürmenin önemini vurguluyor. Farklı bir analiz Öte yandan Türkiyenin önümüzdeki yıl karşılaşabileceği riski döviz açığının büyümesinde değil, aşırı döviz bolluğunda görenler de var. AB ile ilişkilerde beklenmeyen bir olumsuzluk yaşanmaması ve tam üyelik için müzakere yolunun açılması halinde bunun Türkiyeye yönelik sermaye hareketlerini olumlu etkilemesi bekleniyor. Ancak bununla birlikte, hatta belki bundan da önce, Türkiyenin "AB çapası"na tutunmuş olmasının, döviz tutmaya devam eden vatandaşlarımızda bir beklenti değişimi yaratabileceği ve 50 milyar dolar mertebesindeki döviz mevduatından TLye geçişi hızlandırabileceği ileri sürülüyor. Petrol Ofisi Yönetim Kurulu Başkan Vekili Vural Akışık bu olasılığın gerçekleşmesi halinde Merkez Bankasının ciddi bir ikilemle karşılaşabileceğini düşünüyor. Böyle bir durumla karşılaştığında bir yandan müdahale gereğini duyacak Merkez Bankası ama bir yandan da bu müdahalenin farklı bir algılamayı tetiklemesinden çekinecek.Pekiyi sen ne diyorsun diyenler olabileceğini düşünerek kendi fikrimi de söyleyeyim. Bana öyle geliyor ki Türkiye 17 Aralıkta ABden almayı umduğu vizeyi alırsa, hemen önümüzdeki dönemde dövizin darlığı değil bolluğu sorun olabilir. Türkiye nihayet normal bir ülke olma yoluna girerse dövizle yatıp kalkmaya gerek kalmaz ve bu da çok şeyi değiştirebilir. oulagay@milliyet.com.tr Döviz çözülürse