Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dün sabah hava yağmurluydu İstanbul'da. Gazetelere bir göz attıktan sonra Bağcılar Adliyesi'ne, arkadaşımız Meral Tamer'in duruşmasına gittim. 17 Ağustos depremi sonrasında yazdığı yazılarda, o dönemde Cumhurbaşkanı olan Süleyman Demirel'e hakaret ettiği iddiasıyla yargılanıyordu Meral. Suçlu bulundu ve 1 yıl 4 ay hapse mahkum oldu. Yağmur usul usul devam ediyordu ve benim de yazı günümdü.
Yazı yazmak değil yağmurun altında yürümek ve uzun uzun düşünmek geldi içimden. Görmezden gelmeye çalıştığım anlamsızlıklar sanki bir anda kara bulutlar gibi kümelenip üzerime yağmaya başlamıştı. Bu ortamda yazı yazmanın ne anlamı vardı? Kim okuyacaktı benim yazdıklarımı ve neyi değiştirecekti bunlar? Bu ülkede "değişim" diye tutturmanın ve dünyadaki değişimi izlemeye çalışmanın bir yararı var mıydı?
Evet, kırk yıldır sahneden inmeyen ve değişmezliği simgeleyen politikacıların hala söz sahibi olduğu ve itibar gördüğü bir ülkede, değişimden söz etmenin anlamı var mıydı? Tepeden tırnağa yozlaşmış olan sistemin kendini tehdit eden değişim rüzgarlarına karşı en büyük güvencesi değil miydi o liderler? Sistem kendini savunmak için onları korumak ve savunmak zorunda değil miydi?
Bunları düşünürken gözüm masamdaki mavi kapaklı program broşürüne takıldı ve Avrupa Kalite Yönetimi Derneği'nin düzenlediği "Mükemmeliyet Forumu"nun İstanbul'da yapılmakta olduğunu hatırladım. Forumun bu yılki ana teması "farklılıkların yönetimi" idi. Bugünün çılgın dünyasında rekabet edebilmenin önkoşulu "farklılık yaratmak"tı ve bu, bambaşka bir iş ve yönetim anlayışını gerekli kılıyordu. Forumun bugünkü oturumunda konuşacak olan Kjell Nordström'ün "Funky Business" adlı ilginç kitabında belirttiği gibi, "kapitalizmin kendini yeniden keşfetme sürecinde doğru bilinen tüm kurallar ve davranış biçimleri sınanıyor, sanki her gün yeni bir devrim yaşanıyordu... Dünya, yazılı metni bulunmayan ve tümü doğaçlamayla oynanan bir oyunun sahnesi haline gelmişti."
Dün bu küresel sahnenin başka bir köşesinde, Prag'da yağmur yağıyor muydu, bilmiyorum ama küresel kapitalizmi protesto eden grupların yeni eylemlere girişmesi bekleniyordu bu güzelim kentte. İlginç olan şey, amaçları farklı gruplardan oluşan protestocuların, belki de hedeflemedikleri bir sonuca yaklaşmaları, yıkılmasını istedikleri sistemin Dünya Bankası ve IMF gibi kurumlarını değişime zorlamalarıydı.
Yazıyı bitirirken başta devlet kurumlarıyla değişime direnen ülkemin, depremini bekleyen İstanbul'unda bile bulutların aralandığını ve güneşin kendini gösterdiğini görüyorum.



Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr