Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yılbaşına göre % 4.4 kayıpta olan Dow Jones endeksinin 9.500 puana kadar düşebileceği tahminleri yapılmaya başlandı. İleri teknoloji şirketlerinin hisselerini içeren Nasdaq endeksi de kan kaybetmeye devam etti ve yılbaşındaki düzeyinin % 5.4 altına indi. Hemen tüm Avrupa hisse senedi borsalarında da ciddi düşüşler yaşandı haftanın ilk gününde. Japonya borsasındaki düşüş % 5e yaklaşırken bazı önemli yükselen pazar borsalarında ise daha da yüksek oranlı düşüşler yaşandı; Brezilya borsası % 5.4, Güney Kore borsası % 5.7 değer yitirdi. ABD Merkez Bankasının (FED) faiz artırımının artık çok yakın görünmesi bol para döneminin sonunu simgelediği için dünya borsalarını vurdu.Öte yandan Türkiyeyi de içeren yükselen pazar ülkelerinin tahvillerinde ciddi fiyat düşüşlerine yol açan satış baskısı da sürüyor. Özellikle "hedge fund" denen spekülatif fonlardan kaynaklanan satışlarla yalnızca geçen hafta içinde 10 milyar dolar mertebesinde paranın Yükselen Pazar (YP) tahvillerinden çıktığı ve ciddi fiyat düşüşlerine yol açtığı belirtiliyor. Daha temkinli davranan emeklilik fonları gibi kurumsal yatırımcıların da bu kervana katılması halinde YP eurobondlarının yeni darbeler yemesi beklenebilir. Dünya hisse senedi borsalarında keskin düşüşler yaşandı önceki gün. ABDde Dow Jones endeksi geçen yılın aralık ayı ortalarından bu yana ilk kez 10.000in altına indi. Bu satış eğiliminin sürmesi halinde geçen yıl dünyadaki gözde yatırım araçlarından biri haline gelen YP tahvillerinin bu yıl tam tersine "gözden çıkarılacak yatırım aracı" diye nitelenmesi söz konusu olabilir. Uluslararası piyasalarda yatırım kararlarını verenlerin zaman zaman "sürü güdüsü"ne kapılarak davrandıkları hatırlanacak olursa, YP tahvillerinin bu yıl aslında hak etmedikleri bir toplu satış baskısıyla karşılaşmaları ve yeni değer kayıplarına uğramaları da beklenebilir.Türkiyeyi de yakından ilgilendiren bu tehlikenin yaklaştığını ilk kez ocak ayı sonunda, Davostaki Dünya Ekonomik Forumu sırasında hissettim ben ve o günden bu yana yazdığım yazılarımda bu konuya dikkat çekmeye çalıştım. Geçen yıl, özellikle "tezkere krizi"nin ucuz atlatılması sonrasında Türkiyenin eurotahvilleri iyi prim yapmaya başlamış, faizlerin düşüşe geçtiği ortamda Türkiyedeki yatırım portföylerinin vazgeçilmez araçlarından biri haline gelmişti.Bu nedenle, bizim dışımızdaki nedenlerle de olsa, bu tahvillerin satış baskısı altında kalması ve değer yitirmesi bizi de ciddi biçimde etkileyecekti.Ekonomi medyamızın saygın köşelerinde ise (konunun önemini geçen yıldan beri vurgulayan Salih Neftçi dışında) her nedense fazla ilgi görmedi bu konu. Olayın önemini hala küçümseyenler var. Aslında çok da şaşırtıcı değil bütün bunlar. 1998deki Rusya krizinin önemini küçümseyenler, 2001de fırtına yaklaşırken pembe tablo çizenler de yok muydu? Türkiyeye etkisi Dünya hisse senedi borsalarında ve YP tahvillerinde yaşanan düşüşler, son birkaç yılda benzeri görülmemiş bir para bolluğu yaşayan ve buna koşullanan piyasaların tepkisini yansıtıyor. ABDnin devasa bütçe ve cari işlem açıklarıyla, eksideki reel faizlerle ve düşük değerli dolarla ekonomik büyümeyi pompaladığı ortamın sonuna gelindiği, FEDin olası faiz artırımlarıyla resmiyet kazanmış olacak ve o noktadan itibaren yeni bir oyun başlamış olacak.Bu yeni oyunda yüksek petrol fiyatları, yükselen enflasyon, parasal daralma, yükselen faizler gündeme oturacak. Özellikle ABD ve İngilterede, düşük ipotek faizleriyle şişirilen konut fiyatları balonunun patlaması ve tüketim harcamalarının kısılması halinde bu oyuna yeni boyutlar da eklenebilecek. Öte yandan dünya ekonomisinin belirleyici oyuncularından biri haline gelen Çinin "aşırı ısınan" ekonomisini soğutmak için alacağı önlemler de yeni oyunun unsurlarından biri olabilecek. Şimdi dünya piyasalarında ve borsalarında bu yeni oyuna uyum sağlamanın sancıları yaşanırken bizim de gelişmeleri yakından izlememiz gerekiyor. oulagay@milliyet.com.tr Bol paranın sonu