Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Edward Saide göre 11 Eylül sonrasında daha da güncellik kazanan bir tehlike, Samuel Huntington gibi soğuk savaş dönemi ideologlarının dünyada yeni bir çatışma ortamı yaratarak kendilerine iş çıkartmak için gösterdikleri çaba. "Uygarlık" ve "kültür" gibi kavramları bile doğru dürüst bilmeyen Huntingtonın "uygarlıklar çatışması" iddiasının şimdi yeniden popüler olmasını kaygıyla karşıladığını belirten Saidin konuşmasının sonunda söyledikleri gerçekten de kaygı vericiydi. Yıllardan beri ABDde yaşayan ve Columbia Üniversitesinde öğretim üyeliği yapan Said, "Arap ya da Müslüman olan herkes, 11 Eylülden sonra kendisine nefret dolu gözlerle bakan büyük bir çoğunluk tarafından kuşatılmış bir azınlık gibi hissetmeye başladı kendisini Amerikada , korku dolu bir atmosfer oluştu" derken bu açıdan yakın geleceğe hiç de iyimser bakamadığını söylüyordu.Edward Said, 11 Eylül sonrasında İslamiyetle ve Afganistanla ilgili her şeye gösterilen aşırı ilgiyle de dalga geçiyor, kendi üslubu içinde. "Şimdi ellerine bir Kuran tercümesi alıp 11 Eylülde ne olduğunu anlamaya çalışanların hali hayli eğlenceli bir görüntü oluşturuyor diyor Filistinli ünlü yazar. Filistin kökenli ünlü yazar Edward Saidi dinleme olanağını buldum geçen hafta Londrada. Pen Yazarlar Derneği tarafından düzenlenen toplantıda kendisi de bir yazar olan Joan Smith ile bir söyleşi yapan Edward Saidi dinlerken, 11 Eylül sonrasında daha da yaygınlaşan kapsayacı genellemelere, ucuz benzetmelere, insanı yan tutmaya zorlayan kabalıklara itibar etmeyen birini dinlemenin hazzını tattım. "Entelektüelin işlevinin başkaları adına hüküm vermek değil, onların kendi hükümlerini vermelerine katkıda bulunmak" olduğunu belirten Said, herhangi bir konuda peşin dayanışmayı ve yan tutmayı eleştirinin önüne geçiren anlayışa da karşı olduğunu söyledi. Arjantin deneyi son noktayı koyacak mı? Ya dalgalı kur, ya ölüm Bugün gelinen noktada Arjantin deneyiminden çıkartılabilecek en önemli ders ise şu: Bugünün dünyasında sabit kur ya da çapalı kur rejimleriyle ayakta kalabilmek son derece zorlaşmıştır, uluslararası sistemin işleyiş biçimi ve bunun yarattığı koşullar ülkeleri dalgalı kura geçmeye zorlamaktadır. Türkiyenin 2001 yılında öğrendiği gibi, bunun çok ciddi bir faturası vardır; ancak Arjantinin şimdi öğrenmekte olduğu gibi, dalgalı kura geçmemekte direnmenin bedeli daha da ağır olabilmekte ve sabit kuru koruyamaz duruma düşen bir ülkenin kendini bu gerçeği kabul etmemekte direnmesi daha büyük bir çıkmaza sürüklenmesine yol açmaktadır. Bu duruma düşen bir ülkenin dalgalı kura geçmeden IMFden sağladığı desteği sürdürmesi de giderek zorlaşmaktadır. Türkiye krizden çıkış belirtileri gösterirken Arjantin giderek derinleşen bir krizin pençesinde bocalıyor. Türkiyenin ve Arjantinin son bir yıllık serüveninden ve Arjantinin son on yıllık deneyiminden öğrenilecek çok şey var. Arjantin deneyimi, ekonomide kalıcı başarıyı yakalamanın ne kadar zor olduğunu ve değişen koşullara göre politikalarını değiştirmekte geciken ülkelerin yakalamış göründükleri başarıyı koruyamayarak nasıl yeni krizlere sürüklenebildiğini gösteriyor. Fischer ve Derviş Dervişin Stanley Fischer tarafından da onaylanan bu saptamasının önemini bugün gelinen noktada belki daha da iyi anlayabiliriz. Türkiye belki biraz gecikmeyle ve tereddütle dalgalı kura geçmeyi kabul etti ama şimdi bunun meyvelerini toplama yoluna girmiş gibi görünüyor. Arjantin ise sabit kur uygulamasının katı bir biçimi olan "para kurulu"ndan vazgeçmeyi göze alamadığı için şimdi eskilerin "zecri tedbir" dediği önlemlere başvurarak, örneğin bankalardan para çekmeyi ve dışarı döviz transferlerini sınırlayarak durumu kurtarmaya çalışıyor. Bir yandan da resmen dolarizasyona geçip ülke parası yerine ABD dolarını geçirme seçeneğini düşünüyor.Arjantinin 1990ların başında "para kurulu" uygulamasına geçerek ve bir dizi reform yaparak enflasyonu % 5000lerden % 5lere düşürmesinde ve yeniden ekonomik büyümeye geçmesinde maliye bakanı olarak başrolü oynamış bulunan Domingo Cavallo şimdi gene aynı görevde ancak yeni bir mucize yaratması çok zor görünüyor. Cavallo, kendi eseri olan "para kurulu" uygulamasını terk etmenin ve ilk anda yüksek oranlı bir devalüasyonu göze almayı gerektiren "dalgalı kur"a geçmenin daha yüksek bir maliyeti olacağını ileri sürerek buna direniyor ama IMFnin ve piyasaların bu yöndeki baskısı da sürüyor. Dolarizasyonun da temeldeki rekabet gücü yetersizliği sorununu çözmeyeceğini belirten dalgalı kur savunucuları Arjantinin de eninde sonunda bu yola girmesinin kaçınılmaz olduğunu ileri sürüyorlar. Eski IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fischerin, bu görevinden ayrılmadan hemen önce, temmuzda gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti sırasında bazı ekonomi yazarlarıyla yaptığı toplantıda kendisine "Türkiye Arjantinle birlikte kriz ülkesi olarak anılmaktan çıkmak için ne yapmalı?", sorusunu sorduğumda toplantıda bulunan Devlet Bakanı Kemal Derviş lafa girerek, Türkiyenin dalgalı kuru kabul ederek kendisini Arjantinden ayıran en önemli adımı attığını söylemişti. Arjantinin temel sorunu rekabet gücü yetersizliği 1960 - 90 yılları arasında ortalama olarak % 130u aşan bir enflasyonla bu alanda dünya şampiyonu olan Arjantin 1990ların başında "para kurulu"na geçince 1989da % 5000e kadar tırmanan enflasyonu 1994te % 5e kadar düşürdü. 1999dan bu yana ise, ekonomideki daralmaya paralel olarak deflasyon yaşıyor Arjantin, yani fiyat endekslerinde artış değil düşüş yaşanıyor.1980 - 90 döneminde kişi başına milli geliri ortalama olarak % 1.9 gerileyen Arjantin, 1990ların başında hiperenflasyondan kurtuldu ve hızlı büyümeye geçti, 1991 - 94 döneminde ortalama GSYİH büyüme hızı % 10a yaklaştı. Ancak Arjantin özel sektörü, makroistikrarın sağlandığı ortamı teknolojide ve verimlilikte sıçrama yapacak biçimde kullanamadı ve ülke ekonomisinin rekabet gücünü yeterince artıramadı.Bu arada Arjantin parasının bire bir endekslendiği ABD dolarının Avrupa paraları karşısında değer kazanması ve Brezilyanın 1999da devalüasyona zorlanması Arjantinin rekabet gücünü daha da düşürdü ve bugünkü krizin temelindeki olguyu yarattı. Bir zamanlar dünyanın yedinci en büyük ekonomisine sahip olan Arjantinin deneyimi herkes için önemli derslerle dolu. Özellikle 1990ların başından bu yana yaşananlar, Türkiye için de büyük önem taşıyan dersler içeriyor. oulagay@milliyet.com.tr