Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Aslında bu tartışmayı sürdüren tarafların, Kıbrıs dışında bazı konularda da karşıt kutuplarda pozisyon aldığını ve evet ya da hayır seçeneklerini savunduğunu görüyoruz. Örneğin Kıbrısta Annan planı çerçevesinde bir çözüme evet diyenler Türkiyenin Avrupa Birliği (AB) ile bütünleşme yolunda gerekli her adımı atarak öncelikle bu hedefe odaklanmasına da evet diyorlar.Buna karşılık Annan planının Türkiyeye kurulmuş bir tuzak olduğunu düşünen ve bu nedenle referandumdan hayır sonucunun çıkmasını isteyenler, Türkiyenin AB ile bütünleşme çabalarını da eski deyimle "beyhude bir gayret" olarak görüyorlar ve Türkiyenin bu amaçla ABye ödün vermesine de hayır diyorlar. Kıbrısta yapılacak referandumda Türk ve Rum seçmenlerin vereceği evet ya da hayır oyları adanın geleceğini belirleyecek. Ancak ortaya çıkacak sonuç, Kıbrısın geleceğini belirleme açısından önemli olmanın ötesinde, Türkiyenin iç politika gündemini ve dış politika tercihlerini de etkileyebilecek. Bu nedenle evet ile hayır seçenekleri Türkiyede de yoğun biçimde tartışılıyor. Ben kendi hesabıma, Kıbrıstaki referandumdan evet sonucunun çıkmasını, en azından Türk kesimindeki oylamada evetlerin fazla olmasını istiyorum. Kıbrıstaki oylamada evet sonucunun alınması halinde Türkiyenin AB ile bütünleşme yolunda ilerlemesinin de daha kolay olacağını ve bunun da Türkiyeye elle tutulur bir gelişme perspektifi kazandıracağını düşünüyorum.Benim ortaya koyduğum bu tercih kuşkusuz bazı varsayımlara dayanıyor ve bu varsayımlar da aslında tartışmaya açık varsayımlar. Örneğin ABnin ve ABde söz sahibi ülkelerin şu ya da bu gerekçeyle Türkiyeye oyun oynamayacağını varsayıyorum. İtiraf edeyim ki bu varsayımların tutacağı konusunda kaygılarım var.Ancak bütün bunları da hesaba katarak evet seçeneğini savunuyorum çünkü evetle girilecek yolda ilerlemek için bir yol haritası var elimizde ve bu yolda attığımız adımları sürdürürsek varabileceğimiz somut bir hedef var. AB içinde yer alacak bir Türkiye, küreselleşmenin fırtınalı denizlerinde ilerleyebilecek bir filoya katılmış olacak.Neden hayır?Pekiyi, "Türkiyenin ulusal çıkarlarını" savunma gerekçesiyle hayır cephesinde saf tutanların ileri sürdükleri gerekçelerin hiç ciddiye alınacak tarafı yok mu? Türkiye AB ile ilişkilerinde ciddi kazıklar yemedi mi? AB ülkeleri kendi iç politika önceliklerini ileri sürerek, hatta Türkiyenin din ve kültür farkını bir kez daha hatırlayarak, bize yeni çalımlar atamaz mı? Kıbrısta çözüm diye ortaya konan formül kötü niyetle istismar edilerek adada yeni bir çıkmazın ortamı yaratılamaz mı? ABD, Kıbrıstaki çözümü, bölgedeki emelleri için kullanamaz mı?Bunlar ciddiye alınması gereken sorular ve evet seçeneğini savunanların da bu soruları göz ardı etmemesi gerekiyor. Ancak bu soruları soran hayır cephesinin çok ciddi bir handikapı var, Türkiyenin geleceği için ortaya koyacağı alternatif bir yol haritası yok. Türkiyenin ya da Türk milletinin ulusal gücüne güvenmek, tam bağımsızlığı savunmak ilk anda kulağa hoş gelebilir ama bu sloganlar bugünün dünyasında Türkiye için gerçekçi bir yol haritası çizmeye yetmez. AB ile bütünleşme perspektifini kaybetmiş bir Türkiyenin, farklı uluslararası kombinezonlar içinde geleceğini güvenceye alacak bir konuma gelmesi de pek beklenemez. Neden evet? Türkiyenin geleceği için, 21. yüzyıl dünyasının gerçeklerini dikkate alan tutarlı bir yol haritası ortaya koyamayan hayır cephesinin istediği olur, Kıbrıstaki referandumda çıkacak hayır sonucu, Türkiyenin AB yolunda sağladığı ilerlemeyi de kösteklerse, çok boyutlu bir çözümsüzlük tuzağına düşebiliriz. AKP hükümetinin sendelemesini öncelikli hedef haline getirenler bu sonuca belki sevinebilir, çözümsüzlük ortamından medet umanlara yeni fırsatlar çıkabilir. Bu özlemi duyanların hayırı savunması rasyonel bir tercih olarak görünüyor. oulagay@milliyet.com.tr Çözümsüzlük tuzağı