Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kupa maçlarını izleyenleri öncelikle ilgilendiren şey kazanmak; yani tuttukları takımın maçı kazanması ve tabii sonunda Kupa'yı kaldırması. Perde gerisinde yaşananlar, zengin kulüplerin futbolu yozlaştırdığı, maç biletlerinin dağıtımında yolsuzluk yapıldığı yolundaki iddialar maçları izlerken belki fazla ilgilendirmiyor onları.Oysa futbolun bugününe ve yarınına gölge düşürebilecek nitelikteki gelişmelerin olumsuz sonuçları ortaya çıkmaya başladı bile. Örneğin Almanya'daki Dünya Kupası maçlarını izlemek isteyen ve afişe fiyatlardan bilet bulmaya çalışan futbolseverlerin birçoğu hedefine ulaşamadı, çünkü biletlerin dörtte biri sponsor firmalara, kurumsal davet paketlerine ve seçkin davetlilere ayrılmıştı. Daha sonra bu biletlerin bir bölümünün karaborsaya düştüğü ve astronomik fiyatlarla satışa sunulduğu yolundaki iddialar basına yansıdı. Wall Street Journal'a göre Meksika - İran gibi sıradan bir maçın bileti için 999 euro, 2. tur maçlarının biletleri için 1.999 euro, final maçının bileti için 4.899 euro isteniyordu. Dünya Kupası'nda takımlar sahaya çıkıp marifetlerini ortaya koydukça şanslı olabilecek takımların sayısı da azalmaya başladı. Erken favori Brezilya mı kazanacak? Ev sahibi Almanya mı? Bambaşka bir havada görünen Arjantin mi? İtalya ve İspanya'dan biri mi? Bunların dışında birinin kazanması şu an için zor görünüyor bana. FIFA Başkanı Sepp Blatter de, futboldaki bazı gelişmelerden ciddi biçimde rahatsız. Az sayıda zengin kulübün dünya futboluna damga vurmasına tepki gösteren Blatter, geçen yılın ekim ayında çarpıcı bir açıklama yaparak, "Dünya futbolunun vahşi kapitalizmin saldırısına uğradığını" ileri sürdü ve zengin kulüplerin varlıklı yöneticilerini "Bir avuç yıldız futbolcuya pornografik miktarda para dağıtmakla" suçladı.Öte yandan Blatter'e ve FIFA yönetimine yönelik yolsuzluk ve kayırmacılık suçlamaları da var. Dünya Kupası gibi büyük organizasyonların da katkısıyla büyük parasal olanaklara kavuşan FIFA'nın Dünya Kupası'nın yayın haklarını dağıtırken ve sponsor firmaları seçerken kural dışı yöntemlerle işi bitirdiği ileri sürülüyor. Daha önce Uluslararası Olimpiyat Komitesi'ndeki yolsuzlukları sergileyen bir kitap yazmış olan araştırmacı gazeteci Andrew Jennings, bu yıl yayımlanan Foul adlı son kitabında, Blatter ve ekibinin kapalı kapılar ardında iş bitirdiğini, Adidas'la örtülü bir işbirliği içinde olduğunu iddia ediyor.Her şeyin paranın gücüyle belirlenmesi, dünyanın as futbolcularının 5 - 10 ülkede ve 15 - 20 takımda toplanması, akıl almaz ücretler alan David Beckham gibi futbolcuların birer reklam ikonu haline getirilmesi, maç biletlerinin küresel düzenin seçkinlerine ayrılması, futbolu yöneten kurumlarla ilgili yolsuzluk iddialarının ayyuka çıkması: Bütün bunlar neyi hatırlatıyor bize? FIFA'nın rolü Bunlar yaşadığımız dönemin özelliklerini hatırlatıyor bize. Futboldaki gelişmeler günümüzün dünyasındaki gelişmeleri yansıtıyor aslında. Küresel kapitalizmin etki alanı genişledikçe sermayenin gücü futbolda da belirleyici olmaya başlıyor. Futboldaki eşitsizlikler de artıyor ve ahlak anlayışı değişiyor. Döneme damga vuran gelişmeler şunlar: Chelsea takımını satın alan Abramovich gibi, yeni zenginler futbola para yatırarak adlarını duyurma şansını elde ediyorlar. Özel sermaye desteği alamayan, zenginler kulübüne giremeyen kulüplerinin zenginlerle yarışmaları zorlaşıyor. Örneğin İngiltere'de hep aynı takımlar şampiyon oluyor. Futbolun kitle tabanındaki zenginliğini yaratan oyuncular, kulüpler ve taraftarlar zor koşullarda yaşamaya çalışıyor. Geçen yıl yabancı yıldızlara 500 milyon sterlin harcayan İngiliz kulüpleri İngiltere'de yetişen gençlere bunun onda birini harcadı. Ortalama futbol seyircisinin birkaç yıllık gelirini bir haftada kazanan yıldız futbolcuların yaşam tarzı kötü örnek oluşturuyor. Bahislerin yaygınlaştığı ortamda şike tehlikesi de artıyor. Dünya Kupası maçlarını yönetecek olan hakemlere, kendilerinin ve yakınlarının hiçbir şekilde Dünya Kupası maçlarıyla ilgili bahislere katılmayacağına dair bir belge imzalatıldı. Hakemleri izleyen gizli kurul kötü koku alır ve değişikliğe gerek görürse hakemler son anda değiştirilebilecek. Maçlarda rakibi, hakemi ve seyirciyi kandırmaya çalışmanın giderek yaygınlaşan bir âdet haline gelmesi futbolu çirkinleştiriyor. Hangi yöntemle olursa olsun sonuca gitme dürtüsü İngilizlerin "güzel oyun" diye nitelediği futbolun geleceğine gölge düşürüyor. Düzenin aynası Bunlara ek olarak, günümüzde yeniden moda olmaya başlayan ırkçı ve milliyetçi akımların tribünlere de yansıdığını ve çirkin tezahürata yol açtığını görüyoruz.Ama ne olursa olsun futbol "güzel oyun" olmaya devam edecek. Futbolun gerçek sahibi olan kitleler günün birinde tepkilerini organize biçimde ortaya koyacak ve futbolun tamamen büyük paranın güdümüne girmesini, seçkin bir azınlığın izlediği bir spor haline gelmesini önleyecek. The Guardian gazetesinde siyasi yorumlar yapan Martin Jacques'ın dediği gibi, "Kitlelerin oyunu olan futbolun isyankâr bir yanı var" ve bu özelliği "güzel oyun"un yalnızca seçkinlerin malı olmasını önleyecek.Ancak bunun kolay olmayacağını da kabul etmek gerekiyor. Bugün kurulmuş bulunan zengin kulüp, pahalı transfer, pahalı yıldız, promosyon ve reklam yayın gelirleri çarkının yerini alacak farklı bir yapı henüz geliştirilmiş değil. "Güzel oyun"un kitlelerle el ele geliştirilmesi için yeni arayışlara gerek var galiba. Futbolun geleceği New York Times gazetesinin yaptığı sınıflamaya göre Dünya Kupası'nı en çok "demokratik cumhuriyet" rejimiyle yönetilen ülkeler almış. Milli takımları bu yılki Dünya Kupası'na katılan 32 ülkenin de % 62.5'i "demokratik cumhuriyet"le yönetiliyor. Dünya Kupası'na bu yıl katılan ve bundan önceki 17 Kupa'yı kazanan ülkelerin siyasi rejim türlerine göre dağılımı şöyle: Kupa'nın galibi demokrasi Demokratik cumhuriyet %62.5 % 53 Parl./meşruti monarşi %18.8 % 6İstikrarsız cumhuriyet %12.5 % 17Teokrasi % 3.1 -Askeri cunta - % 12Monarşi % 3.1 -Faşist diktatörlük - % 12Bu tablonun da gösterdiği gibi, askeri cuntaların ya da faşist diktatörlüklerin dönemi geride kalmış görünüyor. Demokrasiyle yönetilen ülkelerin sayısında ise belirgin bir artış var. Kupa 2006'ya katılanlar - 17 kupayı kazananlar Futbol oynadığım yıllar çok gerilerde kaldı ama bir futbol sahası gördüğümde kramponlu ayakkabıları ayağıma geçirip sahaya fırlamak ve topla buluşmanın o benzersiz hazzını yeniden tatmak isteği doğar içimde. Futbolun bu kadar popüler olmasının bir nedeni, hiç futbol oynamamış olan birinin kolay anlayamayacağı bu duygu olsa gerek. Kendisi de futbol oynamış olan, Cezayir kökenli ünlü yazar Albert Camus, "İnsan ruhunun bütün birikimi futbol sahasından geçer" derken futbolun geniş kitleleri bu kadar derinden yakalamasının bir başka sırrını açıklar. Futbol neden çok popüler? Futbola ilgi duymuş olan her insanın belleğinde futbolla ve Dünya Kupası ile ilgili anıların özel bir yeri vardır. Bazı yılları, futbolla ilişkisi olmayan bazı olayları bile bazen futbolla ve Dünya Kupası ile ilişkilendirerek hatırlarız. Örneğin 1978'deki Dünya Kupası ister istemez Arjantin'deki kıyıcı cuntayı ve Latin Amerika'daki askeri yönetimler dönemini getirir akla. Futbolun bu kadar popüler olmasının bir nedeni de, herkesin kolaylıkla katılabileceği bir tartışma alanı yaratması galiba. Her futbol izleyicisi, kendisini tam yetkili bir futbol eleştirmeni yerine koyarak oyuncuları ve teknik kadroyu acımasızca eleştirebilir; hangi oyuncunun yerine hangi oyuncunun oynatılması gerektiği konusunda akıl öğretebilir.Dünya Kupası maçlarında ise bütün bunlara milli aidiyet duyguları ekleniyor ve milli takımı desteklemek amacıyla futbola duyulan ilgide bir artış oluyor. Kupanın özel bir yeri var Spor endüstrisinin iki dev markası, Adidas ile Nike, futbol pazarında aslan payını kapmak için amansız bir rekabete girişmiş durumda. Bir Alman firması olan Adidas, futbolun yaygın ilgi gördüğü Avrupa'da üslenmiş olmanın ve FIFA (Uluslararası Futbol Federasyonu) ile çok iyi ilişkiler içinde bulunmanın avantajını kullanarak öndeki yerini korumaya çalışırken, bir ABD firması olan Nike yoğun çaba harcayarak ona yetişmeye çalışıyor. Her iki firmanın futbolla ilgili cirosunun bu yıl 1.5 milyar doları bulması bekleniyor. Nike-Adidas rekabeti Geçen yıl FIFA ile 350 milyon dolarlık yeni bir anlaşma yaparak 2014 yılına dek Dünya Kupası'na verdiği desteği sürdüreceğini ilan eden Adidas, yıllardan beri Dünya Kupası'nın topunu üretiyor. Tamamen farklı bir yöntemle Tayland'da üretilen Dünya Kupası 2006'nın topları kalecilerin işini güçleştiriyor ama Adidas'ın bu toplardan 15 milyon adet satarak iyi bir ciro yapması bekleniyor.Nike firmasının futboldaki büyük kozları ise Ronaldinho ve Brezilya takımı. Reklam ve tanıtım kampanyalarında bile "güzel oyun"un Portekizce karşılığı olan "joga bonito" deyimini kullanan Nike, Dünya Kupası'nın peşin favorisi olan Brezilya takımını ve yıldızlarını kullanarak futbol dünyasındaki imajını geliştirmeye çalışıyor. 15 milyon top satılacak BİTTİ oulagay@milliyet.com.tr