Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Milliyet'teki oda komşum Meral Tamer şimdi de trafik sorununa el attı. Sevgili Meral'in el attığı bir işi yarıda bıraktığını pek hatırlamıyorum. Bu nedenle trafik sorununa eğilmiş olmasını umut verici bir başlangıç olarak değerlendiriyor ve yakından izliyorum.
Meral'in Tüketici Köşesi ekibinin Sabancı Üniversitesi ile birlikte düzenlediği iki günlük arama konferansında trafik sorununa çözüm aranırken sorunun kökeninde Türk toplumunun temel özelliklerinin yattığı sonucuna varılmış. Her biri alanında isim yapmış kişilerden oluşan katılımcıların saptadığı özelliklerimizin başlıcaları şunlar:

* İrrasyoneliz, yani akılcı değiliz.
* Optimizasyon becerimiz yok
* Risk algılama yeteneğimiz yok
* Ciddi bir etik sorunumuz var
* Eğitimimiz yetersiz
* Köylüyüz
* 'Erkek' milletiz
* Kaderciyiz
* Eleştiriye tahammülümüz yok
* "Abi ben yaparım"cıyız
* Bilgi ve becerimiz eksik
Bana öyle geliyor ki yalnızca trafik sorununun değil çoğu sorunumuzun temelinde bu özellikler yatıyor. Hesap kitap yapmadan büyük heyecanlara ve şişirilen umutlara kapılıp sonra büyük düş kırıklıklarına uğramamız, başarısızlığa uğrayınca kusuru başkalarında(çoğu kez de dış güçlerde) aramamız ve bir an için bile, "acaba bizde de kusur var mı?", diye düşünmememiz, futboldan dış politikaya ve ekonomiye kadar pek çok alanda kısır döngülere hapsediyor bizi.

"Ekonomide kriz var" feryatlarının şimdi, yani ateş bacayı sardıktan sonra yükselmesinin ardında da bu özelliklerin izlerini görüyorum ben. Toplum olarak bu özelliklere sahip olmasaydık ekonominin bir çıkmaza doğru gittiğini geçen yıl bu zamanlarda, Asya krizinin çapı genişlediğinde görür, gerekli önlemleri alır, fırtınayı en az zararla atlatmanın çarelerini düşünürdük.
Oysa biz ne yaptık? Uzun süre, "biz farklıyız, dünya krizi bizi etkilemez", diye şişindik. Hatta, "Asya'dan kaçan paralar Türkiye'ye gelecek", diyen ekonomiden sorumlu ama gerçekte sorumsuz bakanlar bile gördük. 1998'in ilk yarısı boyunca ekonomideki büyümenin sürmesine bakıp "işler yolunda", diye kendimizi avuttuk. Asya'dan dünyaya yayılan krizin farklı niteliğini vurgulayarak uyarı mesajları verenleri ise "bunker garibanları", diye alaya aldık. Şimdi acı gerçekle karşılaşınca bu kez de panik havası esmeye başladı.
Evet iş aleminde panik havası esmeye başladı ama siyaset sahnesindekilerin ekonomideki durumun ciddiyetini kavradıklarından hiç emin değilim. Hemen hepsi, çoktan kabak tadı vermiş olan ayak oyunlarıyla birbirlerine karşı puan toplamanın hesabını yapıyorlar. Önümüzdeki birkaç ayın ekonominin kaderini belirlemede tayin edici olabileceğini farketmemiş görünüyorlar. Bu aymazlık sürerse ekonomide bir "trafik kazası" yaşamamız korkarım kaçınılmaz olacak.