Öte yandan AKPnin ve Başbakan Erdoğanın tabanın sesine ne kadar duyarlı olduğunu da biliyoruz. AKP, kendi seçmenine kısa vadede ekonomik refah ve yeni iş sahaları sağlayamıyorsa ne yapabilir? Başka alanlarda bir şeyler verme çabasına girişebilir. İmam hatiplilere verilen vaadi tutma ısrarının ve YÖK Yasası gerginliğinin ardında böyle bir motif mi var acaba? Küreselleşmenin etkilerinin yaygın olarak hissedildiği bir dünyada ulusal hükümetlerin manevra alanı iyice daralmış durumda. Küresel rekabete ayak uydurmak için atılan adımlarda yakalanan başarı, en azından kısa vadede toplumun geniş bir kesiminin ekonomik durumunu iyileştirmeye yetmiyor; üstelik toplumda dar bir kesimin durumunu düzelten gelişmeler, çoğu kez geride kalan geniş kesimin tepkisini de çekebiliyor. Günümüzün küresel rekabet koşullarında, insanlara gelecek güvencesi sağlayacak iş yaratmanın fevkalade güçleşmiş olması da, Hindistanda olduğu gibi Türkiyede de hükümetlerin işini zorlaştırıyor. Türkiyede ekonomideki büyümenin etkilerinin geniş kesime yeterince yansımadığı ve özellikle istihdam artışının sınırlı kaldığı bir ortamda, dış dengeyi korumak için "büyümeyi frenlemenin gereğinden" söz edilmesi, AKP hükümetini bir ikilemle karşı karşıya getiriyor. Dengeleri korumak ve mali piyasaların güvenini kaybetmemek için frene bassa geniş kesimi memnun etmesi daha da zorlaşacak, tersini yapsa güven kaybına uğrayacak ve sonunda belki gene aynı noktaya gelinecek, ekonomi bu kez kriz ortamında daralacak. Yeni teknoloji atılımı Hindistanda seçim kazanmaya yetmedi KÜRESEL YILDIZa yoksul seçmen darbesi Öte yandan 1998den beri iktidarda bulunan BJP partisinin kurduğu koalisyonun yönetiminde özelleştirmeyi hızlandıran ve ekonomiyi rekabete açan uygulamaların da olumlu sonuçlar verdiği ve Hindistan ekonomisinin yüksek büyüme hızları yakalamaya başladığı da bir gerçek. 1993 - 2000 döneminde ortalama büyüme hızı % 6.7yi bulurken bu yılın martında sona eren mali yılda Hindistan ekonomisinin büyüme hızı % 8.1e kadar tırmandı. Batı basınında "küreselleşmenin yükselen yıldızı" olarak anılan Hindistanın geleceği de parlak görünüyordu. İktidardaki koalisyonun ve BJPnin lideri Başbakan Atal Binari Vajpayii bu ortamda erken seçime giderek, seçmenden taze destek almış bir hükümetle yoluna devam etmek istedi. Bütün seçim anketleri de Vajpayiinin seçimi rahatlıkla kazanacağını gösteriyordu. Hindistan ile Çin, küreselleşmenin getirdiği nimetlerden en fazla yararlanan iki ülke olarak gündemde son yıllarda. Hindistan özellikle bilgi teknolojisi (BT) ile ilgili hizmetler ve yazılım alanında yaptığı atılımla tüm dünyanın ilgisini üzerine çekmiş durumda. Amerikada işlerini kaybeden BT sektörü çalışanlarının hedefi haline gelen Hindistanın geçen yıl 8 milyar doları bulan BT hizmetleri ve yazılım ihracatını en geç on yıl içinde 50 milyar dolara kadar yükseltebileceğini ileri süren tahminler var. Hindistanın dünyada yaratmaya başladığı imaja ve ekonomik atılım ortamında palazlanan yeni orta sınıfın desteğine güvenen Vajpayii seçim kampanyasını "Parlayan Hindistan" sloganıyla yürüttü ve yaklaşık 15 milyon seçmene e - mail ya da sesli mesaj yoluyla erişerek teknolojiyle gelişen "yeni Hindistan" temasını vurguladı. Ancak tamamen elektronik oy verme yöntemiyle gerçekleştirilen seçimlerin sonuçları alındığında bütün bunların seçimi kazanmaya yetmediği anlaşıldı. Ülkedeki 670 milyon seçmenin 350 milyonu oy kullanmış ve Vajpayii iktidarına hayır demişti. Vajpayii, yoğun destek beklediği yeni orta sınıftan bile beklediği desteği alamazken özellikle yoksulluk kısır döngüsünü kıramamış olan ve 1 milyarı aşan Hindistan nüfusunun % 60ını barındıran kırsal kesimde ağır bir yenilgiye uğramıştı.Küreselleşmenin nimetlerinden yararlanmak şöyle dursun, en temel ihtiyaçları bile karşılanamayan, buna karşılık oy verme hakkına sahip olan geniş kitle, "Parlayan Hindistan" sloganını adeta bir hakaret gibi algılamış ve bu tepkisini oylarına yansımıştı. Bu tepki, seçimlere fazla umutlu girmeyen Sonia Gandinin Kongre Partisini iktidara taşıdı. 1991de Başbakanken öldürürülen Rajiv Gandinin eşi olan İtalyan kökenli Sonia Gandinin seçimlerden büyük başarıyla çıkan Komünist Parti ile Sosyalist Partinin desteğini alarak yeni hükümeti kurması bekleniyor. Yenilikçi iktidara seçim şoku Yeni hükümetin kendini iktidara taşıyan yoksul kesime ne verebileceği ve ekonomiyi tetikleyen reform sürecini nasıl sürdüreceği bilinmiyor. Eldeki veriler Hindistanda 300 milyon kişinin günde 1 dolarla geçirmek durumunda olduğunu gösteriyor. Financial Times gazetesindeki bir değerlendirmeye göre Hindistandaki nüfusun % 80i hâlâ "kağnı çağı ekonomisi"nde yaşıyor. Ondan sonra gelen nüfusun % 15ini oluşturan kesim "iki tekerlekli ekonomi"ye geçmiş durumda, yani bisiklet - motosiklet ve TV sahipliğine sıçramış bulunuyor.Yeni teknolojinin olanaklarından yararlanarak zenginleşen ve küresel ekonominin parçası haline gelen kesimin ise yalnızca 25 milyon kişiden oluştuğu belirtiliyor. Dünyada çok ses getiren BT hizmetleri sektöründe çalışanların sayısının 1 milyon kişiyi geçmemesi ve ülkedeki cep telefonu sahibi sayısının 26 milyon olması da "Parlayan Hindistan"ın yalnızca küçük bir azınlığın durumunu yansıttığını gösteriyor. Öte yandan ekonomide verimliliği artırmak için uygulamaya konan özelleştirme dalgası istihdamı düşürürken her yıl işgücü pazarına giren 10 milyon kişiden yalnızca 1 milyonuna iş bulunabilmesi de yeni hühümetin ne kadar zor bir miras devraldığını ortaya koyuyor. oulagay@milliyet.com.tr Yoksulluk çıkmazı