Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yazılarımı izleyenler arasında "gene karamsar tablolar çizmeye başladın" diyenler giderek çoğalıyor. Bu tepkileri alınca ben de ister istemez kendimi sorguluyorum, yazılarımdaki uyarı dozunun neden arttığını düşünüyorum. Olayın temelinde bir güven eksikliği sorunu var. Çoğu kimsenin aylardır üzerinde durduğu, dış açıktaki büyümenin ve bu açığın kısa vadeli para girişleriyle finanse edilmesinin yarattığı riski ve buna bağlı diğer riskleri bir noktadan sonra daha fazla ciddiye almamın başlıca nedeni, iktidara ve ekonomi yönetimine duyduğum güvensizlikten kaynaklanıyor. Son gelişmelerin ışığında (1) Ekonomideki gidişatı, (2) AKP hükümetinin karşılaştığı baskı ve talepleri ve (3) Hükümetin bu koşullar altında doğru karar alma ve uygulama kapasitesini bir arada düşündüğümde ister istemez ekonominin yakın geleceğine ilişkin kaygılarım artıyor, biraz da geçmişin belirlediği bir alışkanlıkla uyarı dozu yükselen yazılar yazıyorum galiba. Bu yılın ilk çeyreğinde kimsenin küçümseyemeyeceği, çarpıcı bir büyüme performansı gösteren Türkiye ekonomisinin ikinci çeyrekte de oldukça hızlı büyüdüğünü gösteren işaretler var. Ekonomideki bu büyümenin geçmiş yıllardaki hızlı büyüme dönemleriyle benzeştiği nokta, dış ticaret açığını hızla büyütmesi. Bunun yarattığı riskleri de yıllardan beri biliyoruz. Ancak şimdi ortada olan hızlı büyüme tablosu, geçmiş yıllardaki büyüme tablolarından farklı özellikler de gösteriyor. Bir kere bu yıl iç talep artışıyla da beslenen hızlı büyümenin, şimdilik, geçmiş yılların yüksek enflasyona koşullanmış fiyatlama davranışlarını hortlatmadığı görülüyor. İkincisi, ekonomideki hızlı büyüme bütün sektörlere yaygınlaşmış görünmüyor, dayanıklı tüketim malları talebinin ve kısmen de ihracata dönük sektörlerin sürüklediği bir büyüme söz konusu.Üçüncüsü ve belki de en önemlisi, yaşanmakta olan hızlı büyüme süreci, istihdamı artırmaya ve işsizliği azaltmaya katkıda bulunamıyor, üretim değerlerindeki artışlar öncelikle verimlilik artışlarından kaynaklanıyor. Yazarımız Faik Öztrakın 23 Temmuz tarihli yazısında vurguladığı gibi, toplumda yaygın ve hissedilir bir refah artışı hissi yaratmayan bir büyüme söz konusu. Büyümeye tepkiler İşte bu tablo AKP hükümetini ciddi bir ikilemle karşı karşıya getiriyor. Bir yandan bu hızlı büyümeden yeterince pay alamadığını düşünen sektörlerin ve toplum kesimlerinin yoğun baskısını hissediyor hükümet. Hem "faizleri düşürün, ekonomideki canlılığı yaygınlaştırın" baskısı var hükümetin üzerinde, hem de "bu ücret ve maaşlarla geçinmek olanaksız, ayarlama yapılsın" baskısı. Öte yandan, siyasi kaygılarla bu tür baskılara boyun eğilir ve ekonomiyi daha da ısıtacak adımlar atılırsa, rayların bu hızı taşımayacağı inancı yaygın piyasalarda, iş aleminin ve bürokrasinin bir kesiminde.Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, grubun Bizden Haberler dergisine yaptığı bir açıklamada, IMFnin Türkiye ekonomisi için bir "sigorta" olduğunu söylemiş. TC Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti de geçen gün İzmirde yaptığı bir konuşmada, gelinen noktada yola IMF ile devam etmenin gerekli olduğunu ifade etmişti. IMF ile orta vadeli bir program yaparak yola devam etmenin, ehliyeti henüz kanıtlanmamış bir hükümetle ve ekonomi yönetimiyle tehlikeli virajlardan geçme riskini azaltacağı düşünülüyor herhalde. Normal iktidar döneminin ortasındaki hükümet ise IMFye bağlı kalmadan yola devam etmenin siyasi getirisinin daha yüksek olabileceğini düşünerek hesap yapıyor sanki ve IMF ile orta vadeli bir programa girme konusunda hiç de acele etmiyor. Hükümetin doğru yolu bulması için piyasaların daha güçlü sinyaller vermesi mi gerekiyor acaba? oulagay@milliyet.com.tr Hükümet ikilemi