Tam bir yıl önce
Quo Vadis: Küreselleşmeninin İki Yüzü adlı kitabımın metninde son rötuşları yaparken "Küreselleşme ve Türkiye" başlığını taşıyan bölümde 18 Nisan seçimlerinin sonuçlarını kaygı verici bulduğumu belirtmiş, "hemen hiçbir partinin tutarlı bir dünyayla bütünleşme programı ortaya koyamamasını ve milliyetçilik söylemini kendi kulvarlarında en etkili biçimde kullanan DSP ve MHP'nin seçimlerden başarıyla çıkmalarını" da buna kanıt göstermiştim."
Gerçekten de DSP ile MHP'nin ağırlık taşıdığı bir hükümet modeli hiç umut vermiyordu bana. Özellikle ekonomi alanında yapılması gerekenler yerine sonuçsuz arayışların gündeme geleceğinden, en azından vakit kaybedilerek çözümü daha da zorlayacak bir yola girileceğinden kaygı duyuyordum.
Şimdi DSP - MHP - ANAP hükümetinin birinci yılında bu kaygılarımın büyük bölümünün doğrulanmadığını görüyorum. Beklentilerimin tersine bu hükümet kuruluşunu izleyen günlerde hiç tereddüt göstermeden Uluslararası Para Fonu (IMF) ile görüşmelere başlayarak sonunda bir stand - by anlaşması yapmayı başardı. Bu anlaşma bugüne dek IMF'ye danışılarak yapılan en ayrıntılı enflasyonu düşürme programını gündeme getirdi. Bu program çerçevesinde atılan adımlarla bir yandan enflasyonda yavaşlamanın ilk sinyalleri alınırken diğer yandan IMF ve Dünya Bankası nezdinde Türkiye 1980'lerin ortalarından bu yana görmediği bir desteğe kavuştu. Sosyal Güvenlik Reformu gibi yapısal düzenlemelerle ve özelleştirme cephesinde atılan adımlarla desteklenen bu program iç ve dış piyasalardaki beklentileri de önemli ölçüde değiştirdi, dışarıda borçlanma olanağını bulan Hazine'nin ödediği iç borçlanma faizleri % 100'lerden % 35'lere geriledi. Önünü görmeye başlayan işadamı yeniden yatırımı düşünmeye başladı, talep ve üretimde bir canlanmanın ilk belirtileri görüldü.
Bunlar küçümsenmemesi gereken bir başarının göstergeleri ama işin zor bölümünün, iktidar gücü ve direnci gerektiren bölümünün hükümetin ikinci yılına kaldığını da göz ardı etmemek gerekiyor. Tarımda, bankacılık alanında, enerji alanında zor kararlar almak durumunda olan hükümetin enflasyonla mücadele programının başarısı için zorunlu görünen "toplumsal uzlaşma"yı sağlama, özellikle ücretli - maaşlı kesimi ikna etme konusunda da zor bir görevle karşı karşıya bulunduğu görülüyor. Ekonomideki olumlu gelişmelerin kitlelere yansımadığı bir ortamda ilk işaretleri şimdiden görülen popülist bir muhalefetin yükselmesi hükümetin işini daha da zorlaştırabilir.
Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr