Bugünkü koşullarla 2001 krizi öncesindeki koşullar arasında önemli farklar olduğunu anlatıyorum bu soruyu soranlara ve 2001'de yaşananların tekrarını beklemenin doğru olmadığını söylüyorum. Ancak bunun 2006 yılında her şeyin yolunda gideceği anlamına gelmediğini de hemen ekliyorum.Evet, 2001'in tekrarı yaşanmaz 2006'da ama dünyadaki ve Türkiye'deki kırılganlık sinyallerinin gerçek anlamıyla kırılganlığa dönüşmesi halinde ekonomide ve piyasalarda tatsız gelişmelerin yaşanması kaçınılmaz olabilir. Son haftalarda iç ve dış piyasalarda yaşanan ciddi çalkantılar, daha büyük sarsıntıların habercisi gibi de algılanabilir. Şu eski ünlü soru bir süreden beri gene çok sık soruluyor, bu konuda benim de bir fikrim olabileceğini düşünen herkes "yeni bir kriz yaşar mıyız?" diye soruyor. İnsanların kafasındaki "kriz" kavramı ise 2001 krizinin izlerini taşıyor ister istemez. Dünya piyasalarındaki çalkantı ilk bakışta ABD ekonomisinin gelişme yönüyle ilgili belirsizliğe bağlanabiliyor. ABD Merkez Bankası (FED) da öncelikli tehdidin enflasyonun başkaldırması mı, yoksa ekonominin yavaşlaması mı olduğuna karar verebilmiş değil. FED'in yeni başkanı Barnanke, nasıl bir faiz politikası izleyeceğine karar veremediği için karışık kafa karıştıran sinyaller veriyor, bu da bütün piyasaları etkiliyor.Bunun gerisindeki asıl sorun ise, dünya ekonomisinde son yıllarda oluşmuş olan statükonun daha fazla sürdürülemeyeceği konusundaki görüşlerin giderek yaygınlık kazanması. ABD ile Çin arasındaki danışıklı ilişki, dünyadaki likidite bolluğu, Türkiye gibi 'Yükselen Pazar' ülkelerine yoğun sermaye girişi, ABD ve bazı diğer ülkelerdeki konut fiyatları balonu, dünya ekonomisinin son 40 yılın en hızlı büyümesini yaşaması ve petrol ile diğer temel maddelerdeki fiyat patlaması hep bu statükonun parçaları. Ancak IMF'nin ilkbahar toplantıları sırasında G - 7 ülkelerinin maliye bakanları da bu statükoyu daha fazla sürdürmenin olanaksız olduğunu kabul etti. Dolayısıyla statükonun değişmesi gündeme alındı. Sorun bu değişimi piyasalarda aşırı kırılganlık yaratmadan gerçekleştirmek ama bunun kolay olmayacağı meydanda. Statükoyu bozma riski Türkiye'de ise siyasi iktidarın, dünya ekonomisindeki kırılganlık olasılığını ve bunun Türkiye ekonomisine yapabileceği olumsuz etkileri hafife alarak, kendi siyasi gündemine öncelik vermesi, kaygıların artmasına yol açıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının, yaklaşan genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimini düşünerek attığı adımlar, Türkiye'nin yaşam tarzıyla ve siyasi rejim tercihiyle ilgili statükoyu değiştirme eğiliminde olduğu kuşkusunu yaratıyor.Bu kuşkunun Türkiye'de yarattığı gerilimin, dış dünyada ve uluslararası piyasalarda algılandığı noktada, bunun ekonomimize de olumsuz yansımaları olabilir. Küresel tablodaki olası kırılganlık ve küresel sermaye hareketlerinin yön değiştirmesi, Türkiye'den kaynaklanan kırılganlıkla çakışırsa, "kriz" sözcüğünün yeniden gündemimize geldiğini de görebiliriz. oulagay@milliyet.com.tr Türkiye'deki zorlama