Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ekonomide beklentilerin rolü çok önemli. Karamsarlık dozunun arttığı bir ortamda ekonomi daha da kötüye gidebiliyor; olumlu beklentilerin yoğunlaştığı bir ortamda ise ekonominin ufku açılıyor, kendini besleyen bir süreç içinde olumlu gelişmeler birbirini izleyebiliyor.
Türkiye şimdi böyle bir sürecin başında. Ecevit hükümetinin, 17 Ağustos depremiyle kesintiye uğrayan, ekonomide köklü reform çabalarını yeniden başlatması ve IMF (Uluslararası Para Fonu) ile çok ayrıntılı bir program bazında anlaşmaya varması, piyasalardaki ve medyadaki iyimser beklentileri iyice körüklemiş durumda. Yirmi küsur yıldır kronik yüksek enflasyonla yaşamaya alışmış olan Türkiye'nin nihayet bu kötü alışkanlıktan kurtulma kararını vermiş olduğu izleniminin güçlenmesi de bu iyimserliği besliyor.
Bu izlenimin uluslararası finans çevrelerinde güçlenmesi de Türkiye'nin dış kaynak bulma olanaklarını genişletecek ve IMF ile mutabık kalınan programın başarı şansını artıracak bir gelişme. Türkiye 1994 krizinde kaybettiği "BBB" reytingini yeniden kazandığı taktirde dış kaynak girişi açısından kendisini bambaşka bir noktada bulabilir. ABD'nin Türkiye'ye verdiği büyük destek ve Avrupa Birliği ile bütünleşme yoluna girilmiş olması ise Türkiye'ye yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında yeni bir dönemi başlatabilir. Davos'ta yapılan ve dünya iş aleminin seçkinlerini bir araya getiren Dünya Ekonomik Forumu toplantısında geçen yıl adı bile geçmeyen Türkiye'nin bu yıl toplantı gündemine alınması da önemsenecek bir olay.
Tüm bu gelişmeler gerçekten önemli ve Türkiye 2000 yılına içerde ve dışarda olumlu beklentilerle girme fırsatını yakalamış durumda. Ancak unutmayalım ki bu fırsat, aslında ekonomimizin ve toplumun önemli bir kesiminin dibe vurduğu noktada ortaya çıkmış bulunuyor. Bu dip noktadan Avrupa ile bütünleşmiş, her alanda Avrupa ve dünya standartlarını yakalamış bir Türkiye'nin yer aldığı zirveye doğru zorlu bir tırmanış yaşanacak. Bu süreç toplumun hiçbir kesimi için kolay olmayacak, özveri ve dayanıklılık gerektirecek; yıllar içinde edinilmiş alışkanlıklardan vazgeçmek, yan çizmeleri, kolaya kaçmaları, beleşten geçinmeleri unutmak gerekecek bu süreç içinde.
İşin bu yönünü unutup her şey kendiliğinden olacakmış gibi bir iyimserliğe sürüklenirsek bu tırmanışta gerekli olan moral gücü ve kararlılığı bulamayabiliriz. Bu tırmanışın nasıl yaşanacağını ve özellikle toplumun dibe vurmuş kesimlerine neler getireceğini onlara anlatmak bu nedenle büyük önem taşıyor.



Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr