Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Artık alıştık, Uluslararası Para Fonu (IMF) heyeti Türkiye'deki gidişatı "gözden geçirmeye" geldiğinde önce İstanbul'a uğrayıp ekonomik hayatın içinde rol alan kesimlerin temsilcileriyle görüşüyor, onların izlenimlerini alıyor, uygulanan ekonomik program karşısındaki tavırlarını öğrenmeye çalışıyor; daha sonra Ankara'ya geçip resmi görüşmelere başlıyor ve rakamlara eğiliyor. Zaman zaman işçi kesiminin temsilcileriyle de görüşüyor IMF heyeti. IMF Türkiye Masası'nın yeni şefi Rıza Moghadam da bu geleneği bozmadı ve ilk Türkiye ziyaretine İstanbul'da TÜSİAD, MÜSİAD, TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) ve Bankalar Birliği gibi özel sektörü temsil eden kuruluşların yöneticileriyle görüşerek başladı. Daha sonra Ankara'ya geçip ekonomi yönetimi ile görüşmelere geçti.
Şimdi bu ilk bir haftalık temasları sonucunda nasıl bir izlenim edindi acaba Bay Moghadam? Türkiye'nin işadamıyla, işçi kesimiyle, bakanıyla, bürokratıyla uygulanan ekonomik programa odaklanmış, bu programı hedeflerine ulaştırmaya kararlı bir ülke olduğu izlenimini mi edindi, yoksa farklı şeyler mi düşündü? İran kökenli bir İngiliz vatandaşı olan Bay Moghadam'ın kafasından geçenleri bilmiyoruz ama onun neler düşünmüş olabileceğini kestirmek için nasıl bir tabloyla karşılaştığını hatırlamaya çalışalım.

Bay Moghadam'ın İstanbul'daki temaslarının hayli "neşeli" geçtiği anlaşılıyor. IMF'nin yeni Türkiye Masası Şefi'nin daha ilk ziyaretinde, Türk özel sektöründe her kafadan ayrı bir ses çıktığını anlaması için gereken her şey yapılmış anladığım kadarıyla. Her kesiminin uygulanan program konusunda ne kadar farklı görüşleri olduğunu anlaması için ciddi çaba harcanmış.
TÜSİAD, IMF ile mutabık kalınan esaslara dayalı programın tutarlı biçimde uygulanması yolunda görüş belirtirken Ak Parti hükümetine daha yakın olduğu düşünülen MÜSİAD, birçok temel konuda IMF ile ve uygulanan programla mutabık olmadığını belirtmiş IMF heyetine ve "IMF'nin Türkiye'deki imajının son derecede kötü olduğunu" da ifade etmiş Bay Moghadam'a.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) yöneticileriyle yapılan toplantıda da program uygulamasına yönelik eleştirilerin ağırlık taşıdığı bir mektup sunulmuş Bay Moghadam'a ve kur politikasından başlanarak kapsamlı revizyon istekleri dile getirilmiş. TC Merkez Bankası'nın politikası da eleştirilerek bu politikanın "çapalı kur rejiminin yarattığı tüm tahrip edici sonuçları yaratacağı" kaygısı vurgulanmış.
Sonuç olarak özel sektörün, uygulanan programa inanmış ve odaklanmış bir bütünlük içinde olmadığını gösteren bir tablo çıkmış ortaya. Programın başarısının, eninde sonunda özel sektörün performansına bağlı olduğunu herhalde çok iyi bilen Bay Moghadam'ın bu tablo karşısında ne düşündüğünü merak etmemek elde değil.

İstanbul'dan kafası biraz karışmış olarak Ankara'ya geçen Bay Moghadam'ın başkentte de farklı bir süprizle(!) karşılaştığını tahmin etmek pek zor değil. Ekonomi bürokrasisinde IMF ile ilişkiler konusunda deneyimi olan hemen herkesin görevden alındığı, istifa ettiği ya da izne ayrıldığı bir ortamda Ankara'ya vardı IMF heyeti. Göreve geldiği günden beri IMF'ye ders verme takıntısı içinde görünen Bakan Ali Babacan'ın inisiyatifiyle mi gerçekleşti bu durum bilmiyorum ama bu tablonun IMF heyetine herhalde çok umut ve mutluluk veren bir karşılama ortamı yaratmadığını düşünmek mümkün. Türkiye'nin IMF ve Dünya Bankası ile ilişkilerini yıllardan beri izleyen ve bu kuruluşları çok yakından tanıyan bir uzmana göre, Ak Parti hükümetinin seçim bildirgesinde de yer alan "reformist" yaklaşımlarla şimdi sergilenen bazı tavırlar ve yapılan açıklamalar arasında, kafa karıştıracak bir karşıtlık var.
İstanbul'da ve Ankara'da karşılaştığı bu tablolar Bay Moghadam'a ne düşündürdü acaba? Bu tablolara bakarak Türkiye'nin IMF ile mutabık kalınan programı uygulamaya kararlı bir hükümete ve programa inanarak bir bütünlük içinde onu hedefe ulaştırmaya çalışan bir özel sektöre sahip olduğunu mu düşündü acaba? Yoksa başka şeyler mi geçti kafasından?