Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Türkiye'nin Irak'a asker gördermesi konusu, kaç perde olduğu henüz bilinmeyen bir komediye dönüştü. 2003 yılının en heyecanlı komedisine ödül verilseydi Türkiye'nin Irak'a asker gönderme oyunu rakip tanımaz, birinciliği alırdı. Her medyada boy gösteren anlışanlıünvanlı Ortadoğu ve Amerika "uzmanlarımız", olaylara Washington optiğiyle bakan meslektaşları ve Türkiye'ye emperyal misyon yüklemeye hevesli olanlar, hep birlikte bu komedinin başrollerini paylaştılar. Eksik olmasınlar, onlar sayesinde biz de hayli güldük, eğlendik.

Yok mu artıran?
Komedinin birinci perdesi ilk tezkerenin reddi üzerine yaşandı. Uzman geçinen ve Bush yönetimine rağmen, ABD'nin her şeye kadir olduğuna inanan zevatın yarattığı panik piyasalara da yansıdı. Her şeye kadir Amerika'yı kızdırmıştık, kimbilir başımıza neler gelecekti? "Varınızı yoğunuzu satıp Türkiye dışına çıkarın" tavsiyesinde bulunanlar bile oldu. Bu zevatın sık sık televizyon ekranlarına da yansıyan dramatik halleri yeterince komikti.

Tezkere prestiji
Bu arada TBMM'nin ilk tezkereyi reddetmesinin, Bush yönetimine notunu vermiş olan uygar dünyada Türkiye'ye prestij kazandırdığı görüldü. Bu yıl yazılan bazı ciddi kitaplara bu nedenle Türkiye paragrafları eklendi. Bizim yanılmaya doymayan uzman takımı için ise bunların hiç önemi yoktu. Onlara göre Türkiye kızdırdığı Amerika'nın gönlünü almak için mutlaka bir şeyler yapmalı, kendini affettirmeliydi. Sonunda aranan formül bulundu: TBMM'ye yeni bir tezkere gönderilmeli ve Hükümet'e Irak'a asker gönderme yetkisi verilmeliydi. Böylece gecikmeli de olsa Irak fatihi ABD'nin yanında yer almaya hazır olduğumuzu kanıtlamış olacaktık. Süleyman Demirel ve Mehmet Ağar gibi Türk büyükleri de bu parlak fikri destekliyordu.
İlk tezkerenin reddedilmesinde nasıl bir rol oynadığı tam olarak anlaşılamayan AKP hükümeti ikinci tezkerenin Meclis'ten rahatlıkla geçmesini sağladı. AKP hükümetinin bu uygulamayı, olası gelişmeleri hesaplayarak mı göze aldığını bilmiyorum ama bizim yanılma şampiyonu medyatik uzmanlardan birine göre, AKP iktidarı bu adımıyla intiharın eşiğinden dönmüş ve ABD ile stratejik ortaklığın yeniden canlandırılması ihtimalı belirmişti. Şimdi bütün sorun Türk askerinin Irak'ın hangi bölgelerine yerleştirileceği sorunuydu.
Komedinin ikinci perdesi başlamıştı. Büyük gazetelerimizde "Mehmetçik barış için Irak'a gidiyor" diye manşetler atılıyor, bu tarihsel görevi yerine getirmek için kaç bin asker gerektiği konusunda ilginç hesaplar ve tahminler yapılıyordu. Adeta bir açık artırma başlamıştı. Önceleri 10 bin askerden söz edilirken sonra iş kızıştı, bu rakamın 30 bine, 40 bine hatta 50 bine çıkabileceği yolunda tahminler yapılmaya başlandı. Türk askeri kuşkusuz "barış" için gidecekti Irak'a ama bir kere oraya gittikten sonra başka "misyonlar" da üstlenmek "zorunda" kalabilirdi. Türkiye'nin Irak'ın geleceği üzerinde söz sahibi olmak istediği çoğu kimse için bir sır sayılamazdı.
Nasılsa hesaba katılmayan şey, Irak içinde iktidar kavgasına hazırlanan güçlerin hiç birinin Türk askerini istemediği idi. Irak'ta batağa saplanmış görünen ABD'nin de onlara rağmen Türk askerini Irak'a buyur etmesi beklenemezdi. Bu tablo ikinci tezkerenin geçtiği günlerde de ortadaydı ama bizim "neo - con" hayranı uzmanlar, patron Amerika "Irak'ta Türk askeri istenmiyor" diye yüzlerine bağırmadan bu gerçeği kabul edemediler.
Şimdi AKP hükümetinin de Irak'a asker gönderme niyetinde olmadığını açıklamasıyla komedinin üçüncü perdesi açılmış görünüyor. Bizim çok bilen - çok yanılan uzmanlar şimdi de AKP'nin bu kararını alkışlıyorlar. Kılavuzu Amerika olanın işi zor bu günlerde. En üst perdeden ahkam keserken komik duruma düşebiliyor insan.