Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

"Küresel Şoklar" başlıklı yazı dizimizin 21 mart 1998 günü yayınlanan ilk yazısında Asya krizi nedeniyle yaşanabilecek şokları şöyle sıralmıştık:
* Krize giren Asya ülkelerinde yaygın şirket batışlarının yaşanması
* Bu ülkelere kredi açmış olan Japon(ve bazı Avrupa) bankalarının bunalıma girmesi
* Ekonomik krizin yol açtığı hızlı yoksullaşmanın sosyal patlamalara neden olması
* Endonezya gibi kimi ülkelerde siyasi rejimin çatırdaması
* Krizdeki ülkelerden ihraç edilen göçmen işçilerin daha da yoksul olan anavatanlarına dönüşünün Burma, Bangladeş, Pakistan gibi ülkeleri de krizin içine çekmesi
* Japon ekonomisinin resesyona sürüklenmesi
* Çin ve Hong Kong'un da sonunda devalüasyona zorlanması
* ABD'nin dış ticaret açığının ve cari işlemler açığının hızla tırmanması ve ABD'de korumacı eğilimleri artırması
* ABD'de şirket karlılıklarının düşmesi
* ABD borsasındaki balonu bir noktada patlaması
* ABD ekonomisindeki büyümenin birden yavaşlaması
* Dünya ekonomisinin deflasyon tehdidiyle karşılaşması
* "Gelişen Pazar" kategorisindeki ülkelerin sarsıntıya uğraması
O günden bu yana henüz üç ay bile geçmedi ama öngörülen şokların önemli bir bölümü daha şimdiden gündeme geldi. Japonya'nın resesyona girmesi, şüpheli alacakları 550 milyar doları bulan Japon bankalarının kritik durumu, Rusya'nın geçirmekte olduğu ciddi sarsıntı şu anda bu gündemin sıcak konuları. Henüz patlamayan bombalar arasında ise Çin ve Hong Kong üzerindeki devalüasyon baskısını, ABD'deki borsa balonunu, ABD ekonomisinin birden yavaşlamasını ve dünya ekonomisinin genel bir deflasyon tehdidiyle karşı karşıya gelmesini sayabiliriz.
Bugüne dek yaşananları gördükten sonra iyimser olmak, "bütün bunlar oldu ama bundan sonra işler iyiye gidecek", demek ne yazık ki pek kolay değil. Çin'in devalüasyon tehdidi karşısında Japon yenine destek vermek zorunda kalan ABD'nin bu davranışı geçen haftaki paniği şimdilik durdurdu ama öncelikle Japonya ekonomisini canlandıracak ve Japon banka sistemini gerçek tablosunu ortaya çıkartacak adımlar atılmadan Japon yenini ve bölgeyi istikrara kavuşturmak kolay olmayacak gibi görünüyor.
Dünya çapında bir ekonomik durgunluk olasılığını şimdilik önleyen faktörlerin başında ise ABD'nin yanısıra başta Almanya ve Fransa olmak üzere, Avrupa'nın önde gelen ekonomilerinin tatminkar bir büyüme temposuna girmiş olması geliyor.

Deutsche Bank'ın bir araştırması son bir yıl içinde Asya'da yokolan mali servetin 1.5 trilyon doları bulduğunu ortaya koyarken Independent Strategies adlı kuruluşun grafikte yer alan tahminleri de Asya ülkelerindeki milli gelir düşüşlerinin 1998 ve 1999'da kazanacağı boyutları gösteriyor. Geçen yıla kadar sürekli olarak % 8 dolayında reel büyüme hızları tutturmuş olan Güney Kore, Tayland ve Endonezya gibi ülkelerin şimdi % 10'lara varan hatta Endonezyla örneğinde % 20'leri bulan milli gelir düşüşleri yaşamaları bekleniyor.
Bu tablonun yoksulluğu hızla tırmandırarak sosyal patlamalara gebe bir ortam yaratması sonunda Dünya Bankası'nı da telaşlandırmış görünüyor. Geçen hafta bir açıklama yapan Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Jean - Michel Severino,"açların öfkeli olabileceğini unutmayalım", derken söz konusu ülkelerin krizden çıkışını ve yeniden büyümeye geçişini kolaylaştıracak genişlemeci politikaların gündeme getirilmesini istedi. Severino'nun sözleri de stardart IMF şablonuyla bu kriz tablosunu aşmanın kolay olmayacağını, çözümün uluslararası koordinasyon içinde uygulanacak yeni yaklaşımları gerektirdiğini ortaya koyuyor.