Küreselleşmenin fırtınalarından kendimizi ve ekonomimizi nasıl koruyabiliriz? 21. yüzyılda ülke olarak başarıyı nasıl yakalarız? Toplumun geniş kesiminin kalkınmadan pay alması için neler yapabiliriz?
Serdar Turgut'un başlattığı tartışmanın uzantısında bu sorulara yanıt ararken öncelikle iki noktanın altını çizmek önemli:
(1) Bu soruların hazır ve mucizevi cevapları yok. Mevcut tabloya tepki göstererek bugüne kadar yapılanların tam tersini yapmanın, örneğin dışa kapanmanın bir çözüm olmadığı da ortada.
(2) Mevcut tablo bizi memnun etmiyorsa çözüm mutlaka değişimden geçmek zorunda. Mevcut yapıyı (örneğin tarımdaki yapıyı) dönüştürmeden korumayı hedefleyen bir çözümün başarılı olması olanaksız.
Bu durumda öncelikle yapılması gereken şey, küreselleşmenin ve bugünkü koşulların getirdiği kısıtları gözardı etmeden, mevcut yapıyı dönüştürecek çözümler üzerinde yoğunlaşmak. Olaya böyle yaklaşılınca öne çıkan birkaç nokta var:
* Teknoloji üretme ve özümseme kapasitesini geliştiremeyen ülkelerin 21. yüzyılda başarılı olma ve toplumsal refahı artırma şansları yok. Türkiye'nin de çabalarını öncelikle bu alanda yoğunlaştırması gerekiyor.
* 21. yüzyılda başarıyı yakalamanın en önemli unsurunun bilgili ve hünerli insan olduğu artık herkesin bildiği bir şey. O halde Türkiye'nin de insana yatırım konusunda bir sıçrama yapması, eğitim alanında çağ atlaması şart. Bu alanda atılacak adımların sonuçta gelir dağılımını daha adil hale getirebileceğini de unutmamak lazım.
* Türkiye kendi insanının bilgi ve hüner düzeyini yükseltecek bir atılımın ötesinde, bu nitelikteki insanlar için bir çekim alanı haline gelmeyi hedeflemeli. 21. yüzyılda değerin tek yaratıcısı haline gelen bilgili ve hünerli insanın yaşamak ve çalışmak isteyeceği ortamın yaratılması, bu tür insanların çalışacakları yüksek katma değerli, bilgi yoğun sektörlerde gelişmenin özendirilmesi temel hedef olmalı. Özellikle küçük girişimcilerin öne çıktığı bu alanlarda atılımın bir merkezden yönetilemeyeceğini ve bunun bir ortam yaratma sorunu olduğunu iyi algılamak zorundayız.
* Bugünün dünyasında ekonomik gelişmeyi ve toplumsal refahı artıracak unsurun özel girişimciler ve firmalar olduğu gerçeğini kabul ederek yerli ve yabancı girişimcilerin yatırım yapmak, sermaye getirmek isteyeceği ortamın oluşturulması ve makroekonomik istikrarın sağlanması önem taşıyor.
Bu konularda ne kadar geri kaldığımızı ve bunun aşılması için devlete düşen yeni görevleri perşembe günü tartışacağım.
Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr