Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Piyasalar" diye ifade edilen finans piyasalarının ise tüm bu gelişmeleri kendine göre bir algılayış biçimi var. Bu algılayış da zaman içinde değişebiliyor. Bugün gelinen noktada, dış dünyadaki gelişmelerin, örneğin ABD'deki faiz oranlarının ve Türkiye gibi ülkelere yönelik dış kaynak akışının bizim finans piyasalarını etkileme gücü çok fazla. Buna karşılık dış açık gibi Türkiye'ye özgü ekonomik göstergelerin ve siyasi gelişmelerin "piyasalar"ı çok fazla etkilemediği görülüyor. Türkiye 2001 yılına kadar sıkça ekonomik kriz yaşadığı için, genç insanların bile bir kriz hafızası var. Bu nedenle "Yeniden krize girer miyiz?" sorusu hâlâ sıkça sorulan bir soru. Kimileri Türkiye'nin dış açığının (cari açığın) büyümesinin, kimileri bazı sektörlerdeki sorunların, kimileri iç ve dış siyasetteki olası gelişmelerin, kimileri de bizim dışımızdaki etkenlerin yeni bir krize yol açıp açmayacağını soruyor. Dünya ekonomisindeki gelişmelerin algılanış biçimine baktığımızda da Türkiye'dekine benzer bir manzara çıkıyor karşımıza.Bir yanda geçmişin deneyimlerini iyi bilen ekonomistlerin ve yetkililerin kaygı dolu uyarılar yaptığını görüyoruz. Bunlar, dünya ekonomisindeki dengesizliklerin sürdürülemez boyutlara tırmandığını ve önlem alınmadığı takdirde ciddi kırılmaların ve şokların yaşanabileceğini belirtiyorlar. Dünya ekonomisindeki tatminkâr büyümenin aynı zamanda eşitsizliği artırarak giderek büyüyen bir mağdurlar ordusu yarattığını vurgulayarak, bunun doğurduğu toplumsal ve siyasal tepkilere dikkat çekenler de var.Öte yandan, uluslararası finans piyasalarının, bu uyarıları fazla ciddiye almadığı ve kendine göre bir algılama çerçevesi oluşturduğu görülüyor. Bu çerçevenin oluşmasında, piyasaların davranışını haklı gösterecek yeni teoriler ortaya atan ekonomistlerin de katkısı var kuşkusuz. Onlara göre bugünün farklı dünyasında, eski dünyanın koşullarına göre belirlenmiş ekonomik ölçümlerin, örneğin dış açık verilerinin fazla bir değeri yok. Örneğin ABD'nin trilyon dolara doğru giden dış açığını finanse etmesi sorun değil aslında. Dünyadaki algılama Buna benzer bir tartışma, özellikle yeni teknoloji hisselerinin inanılmaz rekorlara tırmandığı 2000 yılında da yaşanmış, o zaman da kimi ekonomistler "yeni ekonomi"nin farklı kurallara tabi olduğunu ve bu ekonomide sürekli büyümenin mümkün olduğunu ileri sürerek fiyatlardaki tırmanışı haklı göstermeye çalışmıştı. Sonunda "dot.com balonu" 2001 martında patladı ve hisse fiyatlarıyla birlikte bütün bu orijinal teoriler de yere çakıldı.Bugün gelinen noktada ABD eski Hazine Bakanı Larry Summers, IMF'nin eski Başekonomisti Ken Rogoff gibi bazı önemli ekonomistler uyarı mesajları vermeye çalışıyor. Hatta IMF'nin son raporlarının ve IMF Başkanı'nın son açıklamalarının satır aralarında bile uyarı mesajları veriliyor ve küresel boyutta bazı önlemler alınması öneriliyor. Piyasalar ise bildiğini okumaya devam ediyor, inanmak istediği gerçeklere inanıyor. oulagay@milliyet.com.tr Rogoff, Summers ve IMF