Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Osman Ulagay

Kahramanmaraş sanayiini gözlerimle görünce oturdum düşündüm, KOBİ nedir diye. Hatta işimi kolaylaştırmak için orta boy sanayii bir kenara koyup "küçük işletmeler" ve "diğerleri" biçiminde bir ayrıma mı gitmeli diye düşündüm; yine de iki arada bir derede kaldım.
Sahi bu küçük işletmeleri nasıl ayırt etmeli? Topu topu 100 kişi çalıştırarak tüm Türkiye'ye ve dünyaya dondurma satan, kendine yerli rakip görmeyen Yaşar Dondurma mı küçük işletme? Göz gözü görmeyen atölyede ürettiği bakır hediyelik eşyanın tamamını ihraç eden, 1 milyon dolar cirolu Ramart mı? Yoksa yüzü aşkın gencin biçki - dikiş - ütü makinalarının başında ter dökerek el emeğiyle günde 500 takım elbise ürettiği Atlas Giyim Sanayii mi?
"Kahramanmaraş sanayii" deyince akla ne gelmeli, hangi sektörü öne çıkarmalı onu da bir türlü kestiremedim. Tüm Maraşlıların, "Sanayii görmeye geldim", dediğimde sözünü ettikleri tekstil ve konfeksiyon mu gelmeli akla ? Yoksa 47 adet modern iplik tesisini; onlarca dokuma, örgü, konfeksiyon işletmesini bir kenara bırakıp, önünde hiçbir örnek olmadan yörenin biberini ihraç etmek üzere el değmeden kurutma tesisi kuran Mehmet Biçkes'i mi anlatmalı, 4 kişilik ağaç oyma atölyesinde 300'ün üzerinde ceviz mobilya çeşidi yapan Remzi Usta'nın ve onlar gibilerinin mi üzerinde durmalı?
Sonuç olarak her iki konuda da tercih yapmamaya çalıştım. Emin olduğum bir şey var: Maraşlı sanayileşmede gayet ciddi; sanayide son derece iddialı. Burada herkesi konuşturmaya, sorunlarını dinlemeye ve bunlara tanık olmaya çalıştım; aşağıda bu sorunları aktarmaya çalışacağım. Ama bir tercih yapacak olsaydım, yapılmamışı yapan üreticiyi anlatmayı seçerdim.


Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Balduk Kahramanmaraş'ın durumundan söz ederken hem devlette, hem sanayicide suç buluyor. Balduk'a göre Maraşlı girişimci ruhlu, birşeyler yapmak istiyor ama hiç kar - zarar hesabı yapmıyor. Ayrıca yöre insanının tembel olması da tarımın ve tarıma dayalı sanayinin geri kalmasına neden olmuş. Tarımın geri kalmasının bir diğer nedeni de, devletin insanları bu alana özendirmemesi.
Balduk devletin bir başka hatasının da, yatırımcıyı yanlış yönlendirmek olduğunu söylüyor: "1993'ten sonra siyasiler ölçüp biçmeden teşvik verdirtti; sonunda da herkes iplikçi oldu. Şimdiyse pazar sorunu, pamuk sorunu başladı, kar marjları iyice inceldi." Oda başkanına sanayiciler de katılıyor. Tekstilci Fatih Zülkadiroğlu, "Devletin zamanında 'İplik değil dokuma, apre tesisi kur' demesi, makina ithaline değil makina imalatçısına teşvik vermesi lazımdı", diyor.


Herkesin hemfikir oldukları bir diğer konu, eleman sıkıntısı. Kahramanmaraş'ta işsizlik yok denecek kadar az. Gelişen sanayi özellikle kalifiye eleman bulamıyor, bulsa da tutamıyor, tutsa da müthiş rakamlar ödüyor. Çiğdem Tekstil'in sahibi Feyyaz Çakmak toplum yapısından dolayı hanımların evlendikten sonra çalışmadığını, bunun da büyük işgücü kaybına yol açtığını söylüyor. Çakmak'a göre kalifiye eleman sorunu büyük ve bu sorunu eğitim camiası çözmeli. Konfeksiyoncu Ali Rıza Kısakürek de "Devletten pek bir şey görmedik, istemedik", dedikten sonra ekliyor: "Kalifiye eleman konusunda devletin desteği şart!"
Oda Genel Sekreteri Muharrem Arıkan bu konuda oda ile sanayicinin elbirliğiyle planladıkları uygulamalı eğitim programlarından söz ederek konunun tüm sanayiinin sorumluluğunda olduğunu belirtiyor.


İçlerinden biri, "Bizim sanayicimiz hep şikayet eder!", diyor. Pek haksız değil galiba ama sanayici de şikayetlerinde haksız değil. Muhafazakar eğilimine karşın sanayici Murat Berberoğlu, "Devletin çizdiği çizgiyi beğenmiyoruz. Türkiye şu anda hoş bir yerde değil. İstikrarsızlık bizi vuruyor; devlet paramızı sokağa atıyor; devlet memuru eğitmek yerine tehdit ediyor...Toplum çok hızlı zenginleşti, bu nedenle bir hazımsızlık var", diyor.
Oda Meclis Başkanı Şahin Balcıoğlu artık kuralların değiştiğinden, ticari ahlak diye bir şey kalmadığından şikayetçi. O da devlete dokunuyor ve ihracatın çok bürokratik ve masraflı olduğunu söylüyor (Berberoğlu ve Gözükara gibi). Kentte Merkez Bankası olmadığından çoğu zaman nakit sıkıntısı yaşandığını da hatırlatıyor. Balcıoğlu gelecek için beklentilerini tüm gerçekliğiyle özetliyor: "Tek ümidimiz İstanbul'a (direkt uçak seferleriyle) yaklaşmak!"
Feyyaz Çakmak ihracatta KDV iadesindeki zorlukların sanayiciyi mağdur ettiğini, devletin sanayii bilmeden, dayanağı olmadan yasa çıkarttığını, siyasetçinin elini ekonomiden çekmesi gerektiğini vurgulamadan geçemiyor. Müsan AŞ'nin sahibi Mehmet Biçkes ise devletin geri kalmışlığı desteklemesini anlayamıyor: "Tarım Bakanlığı ruhsat verirken 'tarım sektöründe entegre olmayan tesis' istiyor. Tarımın ilkel koşullarda kalması mı isteniyor?"


Hızlı kalkınmanın Maraş sanayiine iki olumsuz etkisi olmuş: Biri, altyapının yetersiz kalması. Başkan Balduk modern yatırımların, elektrik kesintileri ve voltaj iniş - çıkışları nedeniyle gerektiği gibi işlemediğini ve zarar gördüğünü belirtiyor. Muharrem Arıkan havaalanını kentin yaptırdığını, devletin alan bittikten sonra sahip çıktığını söylüyor. Görüştüğümüz sanayicilerin tümü, altyapı yetersizliği konusunda hemfikir.
İkinci etkisi ise kurumlaşma eksikliği. Bölgedeki işletmelerin hemen hepsi aile işletmesi. Genelde duyulan sözcükler "birader, bacanak, enişte, kayınbirader" vs. İşletme kurucusu herşeyin başında olup "patron"luğun tadını çıkartmak istiyor ve haliyle üretimden personele, pazarlamadan finansmana ondan soruluyor. Bu nedenle patron işletmelerinin büyüme kapasitesi sınırlı elbette; ancak Balduk ikinci kuşağın gelmesiyle kurumlaşmanın başlayacağından ümitli.


Saydığımız bunca sorun, çok duyulmamış ya da çok beklenmedik değil. Beklenmedik olan, 450 - 500 kayıtlı sanayicinin bunca şikayetine karşın koruduğu duyarsızlık ve umarsızlık. Hemen herkes, sorunların güçbirliğiyle çözüleceğine inandığını ancak kendi sektöründe rekabet ve çekememezlik olduğu için bunun mümkün olmadığını söylüyor. Böyle bir girişimde bulunan ise -elbette!- olmamış.
Adana'da kurulmakta olan sektörel dış ticaret şirketi hakkında sanayi odası üyelerine faks çekmiş, bir tek yanıt ya da talep gelmemiş. Şimdi şirket kurucularıyla yapılacak bilgi toplantısı için tek tek sanayicilere ısrar ederek söz almaya çalışıyor Genel Sekreter Arıkan.
Başkan Balduk da sanayicilerin yanıp yakıldıkları bir konuda üst düzey yetkililerle yaptıkları toplantıya tek bir kişi bile gelmeyince kalp sektesine uğradığını hatırlıyor. Onun şikayeti de bu: "Bize gelen bir tek talep yok, toplantılara katılım yok...Sanayici sorununa sahip çıkmıyor, kendiliğinden hallolmasını bekliyor."

Kahramanmaraş'ın finansman gerçeği açıkça gözlemlenebiliyor: Her iki sanayiciden biri, Halkbank'ın verdiği KOBİ teşvik kredilerinin "kimlere verildiğini biliyor(!) ve bu nedenle başvurmamış", diğeri ise kredi için başvurmuş ve almış ya da almak üzere. Birinci grup, kim ne derse desin ikinci grubun varlığını görmezden geliyor. Şehirden 20 kadar işletmenin kredi almış olması bile onları inandıramıyor.
Bemsa markasıyla çelik tencere üreten Murat Berberoğlu müstehzi gülümseyerek "Sizin gördükleriniz örnektir, dikkat çekmesin diye birkaç tane ihtiyacı olan KOBİ'ye vermişlerdir kredi, kalanının nereye gittiği belli..." diyor. Feyyaz Çakmak başvuralı iki ay olmasına karşın bankadan ses çıkmadığından; Süper Çelik'in sahibi Mustafa Bilgehan başvurusunu tamamladıktan çok sonra personelden birinin teminatının eksik olduğunu söylemesinden; ağaç oyma ustası Remzi Gözükara kredi almak istese yegane evinin elden gitmesini göze almak zorunda olmaktan şikayetçi. Çakmak ayrıca siyasilerin krediler için büyük şovlar yaptığını ancak miktarların çok yetersiz olduğunu; rulo bakır imalatçısı Osman Gemci ise sektörü için KOBİ kredi limitlerinin çok düşük olduğunu ve sektörel krediler verilmesi gerektiğini savunuyor.
Başta kredilere kuşkuyla yaklaşan Ali Rıza Kısakürek'in ise makina almak için talep ettiği KOBİ kredisi çıkmak üzere. Ramart'ın kurucusu Mehmet Ali Koç da 18 milyarlık KOBİ kredisiyle aldığı bakır pres makinasının atölyedeki yer yokluğundan yan dükkanda durduğunu söylüyor.


* Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Balduk ilk iş olarak "Buraya gelirken korkuyor muydunuz?", diye soruyor. 17 senedir "ayrımcı, çatışmacı kent" olarak görülmekten o kadar bıkkın ki Maraşlı, herkes bana devamlı "Bakın, bu arkadaş da şu kesimden. Görüyorsunuz kimse kimseye sövmüyor", diyor.
* Kente Maraş olaylarının önüne geçecek yeni bir imaj yaratmak gerektiğini, Musa Kömeağaç'ın yeterli olmadığını, belki sanat şenlikleri gibi faaliyetlerle bunun başarılabileceğini konuşuyoruz. "Ama unutmayın ki 8 milletvekilimizden 4'ü Refahlı", deniyor.
* Özellikle İstanbul'a kıyasla sanayileşme düzenli sayılmasına karşın dağınık. Karayollarının iki kenarında, 500 metre içeriye kadar sanayileşmeye izin verilmiş. Baraj gölünün kenarında ilk organize sanayi bölgesi kuruluyor. Belediye ev altlarında ve atölyelerde çalışan konfeksiyoncuların biraraya toplanması için bir yer tahsis etmiş. Küçük sanayi sitesi oldukça geniş, ferah ve ulaşımı kolay bir yerde.
* Karayollarından ciddi bir şikayet yok. Malatya, Adana, Gaziantep yolları kenti her yöne bağlıyor. Genişletilmekte olan ve otoyol yapılan bölümler var.


Yazara EmailO.Ulagay@milliyet.com.tr