Türkiye neden yirmi küsur yıldır yüksek enflasyonla yaşıyor? Yıllardır gündemde olan "yapısal reformlar" neden yapılamıyor? 1980'lerin ortalarında özelleştirmeyi ilk konuşan ülke olan Türkiye neden kapsamlı bir özelleştirme yapamadı? Türk Telekom'un özelleştirilmesi neden yılan hikayesine döndü? GSM ihalesi neden erteleniyor? Enerji sektöründeki çıkmaz neden kaynaklanıyor? Bankacılık alanındaki düzenlemeler neden gecikiyor? Cumhurbaşkanlığı seçimi neden önemli? Avrupa Birliği'ne (AB) yakınlaşma sürecine ters düşen gelişmeler neden yeniden güncellik kazandı? Bütün bu soruların cevabı aslında Türkiye'nin bünyesini de tanımlayan bir ilişkiler ağı ile mi ilgili?
Son günlerde yaşananları izlerken bir yandan da bu sorulara cevap arıyordum kafamda.
Türkiye'de iş aleminden siyasi sisteme, sivil ve askeri bürokrasiden Cumhurbaşkanlığı makamına kadar uzanan karmaşık bir ilişkiler ağı örülmüştü sanki. Bu ağ Türkiye'nin menfaat ilişkileri haritasını da tanımlıyordu aslında. Bu menfaatlerin örtüştüğü noktalarda sistemin işleyişini değiştirecek adımlar atılabiliyordu. Karşılıklı menfaatlerin, çıkarların çatıştığı ya da dengede olduğu durumlarda ise değişime karşı bir direnç, aşılması kolay olmayan bir atalet faktörü giriyordu devreye ve değişim engellenmiş, mevcut menfaat ilişkileri ağı korunmuş oluyordu.
Dün farklı bir konuyu konuşmak için dostum
Ali Bilge ile bir telefon görüşmesi yaparken laf dönüp dolaşıp enflasyonla mücadele programına gelince yukarda özetlemeye çalıştığım düşünceleri dile getirdim. İnanılmaz bir çaba ve özveriyle çıkardığı
İşletme ve Finans dergisini 15 yaşına ulaştıran, Ankara'nın ve özellikle ekonomi bürokrasisinin havasını çok iyi bilen Ali Bilge havada kaptı söylediklerimi ve hemen
"menfaat topoğrafyası" deyimini kullandı. Bu topoğrafyayı bilmeden neyin nasıl olduğunu ya da olamadığını açıklamak olanaksızdı Türkiye'de.
Olaya böyle bakıldığında 1999 genel seçimi sonrasında oluşan koalisyonun iki büyük ortağı olan
DSP ve MHP'nin, "menfaat topoğrafyası"nda yerlerini henüz tam olarak alamamış partiler olduğu söylenebilirdi. Bu durum "değişim" için bazı kapıların açılmasına olanak vermiş, dış destekler de devreye girince değişim yolunda bazı adımlar atılabilmişti. Ancak bu değişime direnmek ve "menfaat topoğrafyası"ndaki yerlerini, ağırlıklarını korumak isteyenlerin bir anda havlu atacakları anlamına gelmiyordu.
Bakalım bugünkü hükümet mevcut "menfaat topoğrafyası" içinde kendine bir yer bularak uzlaşmaya mı yönelecek, yoksa bu topoğrafyayı değiştirecek adımlar atabilecek mi? Enflasyonla mücadele programının başarısı da bu sorunun cevabına bağlı bence.
Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr