Geçen yıl bu zamanlarda, kasım ayının son haftasında mali piyasalarda başlayan çalkantıyı atlatma çabası içindeydi Türkiye. Bu ilk şok, IMF'nin derhal devreye girmesi ve Türkiye'ye destek vaat etmesiyle "kur çapası" konularak atlatılabildi. Ancak IMF desteğiyle uygulanmakta olan programa gölge düşmüş, hızlı büyümeye geçilme umutları da ciddi bir darbe yemişti. 19 Şubat saçmalığı bu ara dönemi noktaladı ve "kur çapası"nı feda etmek zorunda kalan Türkiye 1994'ten iki yıl sonra yeniden bir "kur depremi" yaşamak zorunda kaldı. Bundan sonrası ekonomimiz için dört başı mamur bir çöküş olabilirdi.
Şimdi şoklarla dolu bir 2001 yılının sonuna gelinirken varmış olduğumuz nokta 2002'ye biraz daha umutlu bakmamıza olanak veriyor. Ancak bizi bu noktaya getiren uygulamaların devamını getiremezsek bu umutlar yeniden karamsarlığa dönüşebilir. Bu nedenle önümüzdeki dönemin koşullarını doğru değerlendirmek gerekiyor.
Ben 2000 yılı başından beri uygulamaya çalıştığımız "kur çapası"na dayalı programın yarıda kalmasında IMF'nin ve eski başkan yardımcısı Stanley Fischer'in de payı bulunduğunu düşünüyorum ama Türkiye'nin 2001'de çok daha derin bir krize sürüklenmesini IMF desteğinin önlediğini de kabul etmek zorundayız. Piyasalardan borçlanamaz duruma düşen Türkiye IMF'den ek destek almasaydı herhalde borç servisini yapamaz noktaya düşüp daha vahim sorunlarla karşılaşacaktı.
IMF'nin 11 Eylül sonrasında ortaya çıkan yeni koşulları da dikkate alarak, Türkiye'ye 10 milyar dolar daha destek vaat etmesi bu sürece bir halka daha ekledi. Bu süreçte gözardı edilmemesi gereken nokta, IMF'nin Türkiye'ye bu ölçüde büyük destek sağlarken bazı riskleri göze almış olması. Son olarak 30 Kasım tarihli Financial Times'da Alan Beattie'nin de değindiği gibi, "IMF'nin Türkiye'ye 'siyasi rüşvet' verdiği" yolundaki yaygın iddialar IMF'nin Türkiye'deki uygulamayı çok daha titizlikle izlemesi sonucunu doğurabilir. Başka bir ifadeyle Türkiye'nin IMF'nin cömert desteğini korumak için IMF ile mutabık kalınan programı hiç aksatmadan uygulaması gerekebilir. Bu gereklilik ise önümüzdeki dönemi bir rahatlama fırsatı olarak görmek isteyenlerin hevesini kursağında bırakabilir.
Ekonomide krizden çıkma noktasına IMF desteği ile gelen Türkiye'nin bu süreçte daha iyi bir noktaya gelmesi için, başlanmış olan reformların sürmesi ve programın eksiksiz uygulanması büyük önem taşıyor. Bu hedeflere giden yolda ise Kemal Derviş'e önemli bir rol düşüyor. Financial Times'ın yazarı Beattie'nin ifadesiyle, Türkiye'deki uygulamada "IMF'nin beklentilerinin ötesinde" bir başarı elde eden Derviş'in ekonominin iplerini elinde tutmaya devam etmesi yolun bundan sonraki bölümünün sorunsuz geçilmesi için gerekli görünüyor.
Bir an önce sıkıntıları aşmak ve feraha çıkmak hevesinde olanlar için IMF ve Derviş'le yola devam etmenin pek de çekici görünmediğini biliyorum ama şu an için Türkiye'nin önünde farklı bir seçenek bulunmuyor.