Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Piyasalardaki gelişmeleri dakikası dakikasına izlemeyen, piyasa oyuncularının ruh hallerini yakından bilmeyen bir gözlemci olarak, önümüzdeki dönemin çalkantılı geçebileceği kaygısını duymaya başladım. Kaygı duymamın başlıca nedeni de mali piyasalarda "satın alınan" ve fiyatlamayı etkileyen beklentilerin niteliği. Fransa Dışişleri Bakanı Barniernin "Türkiyenin AB üyeliğine mevcut koşullarda karşı çıkıyoruz" demesinden nem kapan mali piyasalarda yaşanan dalgalanma, salt bu açıklamaya duyulan tepkiden kaynaklanan, günlük bir olay mıydı? Yoksa, bir süredir olumlu sinyalleri daha kolay algılayan mali piyasalarda, çalkantılı geçmesi muhtemel yeni bir dönemin başında mıyız? Ülkemizde siyasetin yanısıra mali piyasalar da gözünü Türkiyenin Avrupa Birliğiden (AB) tam üyelik müzakereleri için tarih almasına dikmiş görünüyor. Hükümetin ekonominin geleceği konusunda ortaya bir vizyon koyamamış olmasının da bunda payı var kuşkusuz. ABden görüşme tarihi alınırsa bunun Türkiye ekonomisinin 2005den sonraki güzergahını belirleyeceği ve bunun da bizi istenen noktaya götüreceği varsayılıyor. ABden tarih alınırsa yabancı sermaye yatırımlarının derhal devreye gireceğini ve bu sayede "Türkiyenin IMFden kurtulacağını" düşünen yetkililer bile var. Seçenek yokluğunda piyasalar öncelikle bu hedefe endekslenmiş durumda.ABden tarih alınması ve Türkiyenin tam üyelik yoluna girmesi geleceğimizi belirleme açısından kuşkusuz çok önemli. Ancak bu yolda bugüne dek sağlanan ilerlemeye karşın henüz hedefe varılmış değil, ABden tarih alma sürecinin bunda sonraki bölümünün çetin geçeceği de bir gerçek. Fransa Dışişleri Bakanının açıklaması bu zorlu sürecin açılış hamlelerinden biri. Yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimleri de göz önüne alındığında, diğer AB üyesi ülkelerin siyasetçilerinden de benzer sözler duyabiliriz. Bu sözlerin hangi amaçla söylendiğini, aslında ne anlama geldiğini ve sonuçta Türkiyeye verilecek cevabı etkilemede ne ölçüde belirleyici olduğunu anlamak için AB içinde nasıl siyaset yapıldığını, neyin nasıl kotarıldığını iyi bilmek gerekiyor. Bu ise mali piyasaların uzmanlık alanı değil ve bu nedenle piyasaların her yapılan açıklamadan kendine göre bir sonuç çıkartıp bunu fiyatlara yansıtması tehlikesi var. Piyasaların çıkardığı sonuç çoğu kez doğru olmayabilir ama bu yüzden sık sık dalgalanmalar yaşayabiliriz. AB hedefine odaklanma Kıbrıs konusundaki gelişmeler de AB sürecini etkileyeceği için piyasaların gündemine girmiş durumda. Bu konuda önümüzde 1 mayıs gibi belirleyici olabilecek bir tarih varsa da bu süreçte de yeni iniş - çıkışlar yaşanabilir ve piyasaları etkileyebilir.Öte yandan Iraktaki büyük kargaşanın nelere yol açacağını, ABDnin bu işin içinden nasıl çıkacağını ve 30 hazirandaki yetki devrini gerçekleştirirse ondan sonra neler olacağını kimse bilemiyor şu an için. Irakta yaşanacak gelişmelerin bizim için ne gibi sorunlar yaratacağını tam olarak bilemesek de yeni risklerin doğabileceği bir gerçek ve bu riskler mali piyasalardaki fiyatlara henüz yansımış değil sanki. Kıbrıs ve Irak Bütün bunların ötesinde, ABDde bir faiz artışı gündeme gelirse bu, uluslararası piyasalardaki likidite bolluğunun sonuna gelindiği izlenimini yaratabilir ve bu da Türkiye gibi ülkelerin euoro tahvillerinin fiyatını düşürebilir. Bu ortamda, Türkiyenin büyüyen dış açığını nasıl finanse edeceği sorusu da daha sık sorulmaya başlanabilir. "Gene kara gözlükleri taktın" suçlamasını göze alarak, bu yılın ilk üç ayına ilişkin toptan eşya fiyatları verilerinin pek rahatlatıcı görünmediğini de söyleyebilirim.Tüm bu gelişmelere bakarak, mali piyasalarda olumlu beklentilerin ve istikrar trendinin yerleşmeye başladığı bir dönemin sonuna mı geldik sorusunu sormak gereğini duyuyorum. Sonucu ille de olumsuz olmayabilir ama daha çalkantılı bir döneme giriyoruz gibi geliyor bana. oulagay@milliyet.com.tr ABD faizi ve enflasyon