Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yeni Genel Yayın Yönetmenimiz Mehmet Y. Yılmaz, arkadaşımız Yavuz Baydar'la yaptığı şöyleşide şöyle diyor: "1980 sonrası Türkiye'de sanayi gelişti, üretim arttı ise de tersine entelektüel üretim azaldı. Türkiye bir lümpenler ülkesi haline dönüştü. Milliyet'in bu düzen içindeki yeri şöyle: Öyle bir gazete ki, hem geniş kitleleri kendine çekecek kadar popüler olmalı, hem de Türkiye'de düşünce üreten insanların ortak platformu olmalı. Entelektüel çizgisinden, dünya görüşünden taviz vermeden popüler olabileceğine inanıyorum."
Anlaşılan zoru başarmaya niyetli Mehmet Y. Yılmaz. Entelektüel çizgiden ödün vermeden popülerliği yakalamak kolay değil ülkemizde. İşin zorluğu, Yılmaz'ın "lümpenleşme" diye tanımladığı olgunun aslında değerler sistemimizi bütünüyle etkilemiş olmasından kaynaklanıyor. Sanıyorum bizim entelektüellerimiz ve sanatçılarımız da bu etkiden payını almış durumda. Bizim entelektüelimiz, Batı'daki, örneğin İngiltere'deki bir entelektüel gibi, kendini toplumdan, geniş kitleden ayrı bir seçkinler grubunun üyesi olarak görüp, kendi ölçülerine sahip olan bu grup içinde söz ve mevki sahibi olmakla yetinemiyor, çoğunlukla. İlle de toplum içinde, geniş kitle içinde de bir yere gelmek, adını duyurmak, ünlenmek istiyor. Geniş kesim içinde umduğu ilgiyi göremeyince de geniş kesimin ilgi gösterdiği starlara karşı bir tepki biriktirmeye başlıyor. Ressam Adnan Çoker'in Hülya Avşar'a gösterdiği tepkiyi televizyondan izleyince bunları düşünmeden edemedim doğrusu.
Bu tepki birikiminin bir nedeni, entelektüel kesimin ve sanatçıların, kendilerine yetecek genişlikte ve derinlikte bir "çevre" oluşturamamış olması mı acaba? Mehmet Y. Yılmaz'ın sözünü ettiği "düşünce üreten insanların ortak platformu"nun kurulamamış olması mı? Yılların birikimiyle düşünce ürünleri ya da sanat yapıtları üretenlerin, yaratıcılığın tüm eziyetlerini çeken insanların, bunun karşılığında toplumda gördükleri ilginin, elde ettikleri ödülün çok sınırlı kalması mı? Bunların ötesinde, ülkemizde fikrini özgürce söylemeye kalkan bir entelektüelin, vatanı - milleti kurtarma misyonunu kendi tekellerinde gören ve sataşmacı üslupları sayesinde popüler olan yarı cahillerce hor görülerek, aşağılanması, hatta "hain" ilan edilmesi de sık rastlanan olgulardan.
Bütün bunların yarattığı tepki birikimi anlaşılır bir şey aslında ama bu tepkiye muhatap olan Hülya Avşar gibi popüler bir starın bunu anlaması kolay değil herhalde. Acaba, öbürleri onun popülerliğine tepki (ve belki de gizli bir özlem) duyarken o da onların kolay erişilemeyecek birikimine mi özlemle karışık bir tepki duyuyor aslında?



Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr