Küreselleşme karşıtlarının bugün Prag'da büyük bir güç gösterisi yaparak IMF ve Dünya Bankası yıllık toplantılarına katılan delegelere zor saatler yaşatması bekleniyor. Dünyanın önde gelen bazı bankacılarının gösteriler nedeniyle bu yılki toplantılara katılmaktan vazgeçtiği belirtiliyor.
Küreselleşme karşıtı gösterileri düzenleyen ve bu gösterilere katılanlar aslında çok farklı nitelikteki gruplardan oluşuyor. Onları bir araya getiren şey, küreselleşmenin simgesi olarak gördükleri dev uluslarüstü şirketlerin ve IMF (Uluslararası Para Fonu), Dünya Bankası ya da WTO (Dünya Ticaret Örgütü) gibi uluslararası örgütlerin dünyaya hükmetmesine karşı olmaları. Çevrecilerden dini cemaatlere ve anarşistlere kadar uzanan geniş bir yelpaze oluşturan bu gruplar, modern teknolojinin ve medyanın olanaklarını ustaca kullanarak örgütledikleri protesto gösterileriyle dünyanın gündemine girdiler. Yıkılmasını istedikleri düzenin yerine geçecek bir alternatif önerememeleri (bu konuda çalışmalar yaptıkları söyleniyor), etkili olmalarını önlemiyor.
The Economist dergisinin son sayısında da vurguladığı gibi, hükümetler, dev şirketler ve IMF ya da Dünya Bankası gibi kuruluşlar, protestocuların sesine kulak vermek gereğini duyuyor, onların sözcüsü durumundaki bazı sivil toplum örgütlerinin karar alma süreçlerine katılmasına olanak tanıyor ve küreselleşmeden daha geniş bir toplum kesiminin yararlanması için neler yapılması gerektiğini tartışıyorlar. En azından protestocuların bir bölümüyle, hedef olarak gördükleri kurumlar arasında bir diyaloğun kurulmaya başladığı söylenebilir.
Ancak, geçen haftalarda Avrupa'yı sarsan, petrol vergilerinin düşürülmesini talep eden eylemler, küreselleşmenin sonuçlarına karşı oluşan muhalefetin, Seattle ya da Prag sokaklarına dökülen belli grupların ötesinde, çok daha yaygın bir tabanı olabileceğini hatırlattı herkese. Küresele karşı ulusal olanı, yerel olanı, geleneksel olanı koruma ve savunma dürtüsünün hiç de göz ardı edilemeyecek motifler olduğu gözler önüne serildi. Bu eylemler, çiftçiler ve kamyoncular gibi (sanayileşmiş toplumlarda) göreceli olarak küçük sayılabilecek grupların, hayatı durdurabilecek bir güce sahip olduğunu da gösterdi.
Tüm bu gelişmeler küreselleşmeyi, demokrasilerin belirleyici unsuru olan kitlelere benimsetmenin hiç de kolay olmayacağını gösteriyor. Yerel ve ulusal olana bağlılık bir yana, teknolojik gelişmeden güç alan küreselleşmenin sonuçta geniş kitlelere yarar sağlayacak bir süreç olduğu iddiası da şimdilik tamamen havada kalıyor. Tam tersine bu sürecin, çok dar bir seçkinler ve güçlüler grubuna yaradığı izlenimi yaygın. Küresel demokrasiye giden yol (varsa) hayli uzun galiba.
Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr