Kafasını ABD'nin Irak ve Ortadoğu macerasına takmış bir kişi olarak gittiğim Londra'da, bir yandan yeni çıkan kitapları gözden geçirirken bir yandan da basını yakından izlemeye çalıştım, geçen hafta boyunca. Edindiğim izlenim gayet netti: Başkan Bush ve Başbakan Blair için işler hiç de iyi gitmiyordu. Amerika'da ve İngiltere'de son aylarda yayımlanan konuyla ilgili kitapların büyük bölümünde, uydurma gerekçelerle Irak'a savaş açan Bush ve Blair'in saplandığı çıkmaz sergileniyor, Bush yönetiminin askeri gücüne güvenerek tek başına dünyaya hükmetme hevesinin ABD'yi nasıl tehlikeli bir yalnızlığa sürüklediği vurgulanıyordu. Gazetelerde yer alan haber ve yorumlar da, dini inançlarının sağlamlığıyla övünen her iki liderin Noel haftasına keyifli girmesini önleyebilecek nitelikteydi. Özellikle Başkan Bush'un keyfini kaçırabilecek olan gelişmelerin başlıcaları şunlardı:
Bush için üzücü gelişmeler
Büyük umutlarla kurulan yeni Irak ordusuna yazılan Iraklıların yarıya yakını çalışma koşullarını ve maaşlarının yetersizliğini gerekçe göstererek istifa etmişti.İşgalci güçlere karşı protesto gösterileri bu kez Basra gibi "Sünni üçgeni" dışındaki bölgelere de sıçramıştı.ABD'nin, Irak savaşına destek vermeyen Almanya, Fransa, Rusya ve Çin gibi ülkeleri Irak'ta açılacak 18.2 milyar dolarlık ihalelere sokmama kararı, söz konusu ülkelerde ABD'ye karşı tepkiyi güçlendirmiş ve Irak'ın kalkınmasında bu ülkelerden destek gelmesi şansını azatmıştı.Irak'taki ihale pastasından pay kapmak için Başkan Bush'un kardeşi Neil Bush'un ilişkili bulunduğu bazı şirketlerin kurulduğu ve faaliyette bulunduğu yolundaki haberler Financial Times gibi gazetelerde yer almıştı.Irak'ta bugüne kadar ihale edilen işlerden aslan payını alan, Bush'un yardımcısı Dick Cheney'in eski şirketi Halliburton'un Pentagon'a kazık attığının açıklanması ve bu konuda tahkikat açılması da Bush kampının keyfini kaçırmıştı.Irak'ta kullanılan bazı bombaların 1000 sivilin ölümüne yol açtığı ve ayrıca kanser riski oluşturduğu iddiaları yeniden gündeme getirilmişti.Amerika'da asker aileleri arasında hoşnutsuzluk artıyor ve savaşa karşı eğilim güç kazanıyor.ABD'de başkanlık seçimi yaklaşırken Bush'a ve savaşa karşı muhalefet cephesi yeni katılımlarla güçleniyordu. Tüm bu gelişmelere ek olarak süregelen sabotaj ve bombalama olayları, ABD'nin ve ortaklarının Irak'ta bir çıkmaza saplandığı izlenimini güçlendiriyor, bu izlenimi kırmak için şok yaratacak bir olay gerekiyordu. Bush'un Noel tatilini ancak Saddam Hüseyin ya da Usame bin Ladin kurtarabilirdi.
"Ben Başkan Saddam" İşte tam bu ortamda en hayali geniş film yöneticisinin bile düşleyemeyeceği bir sahne gündeme geldi. Gizlendiği mezar benzeri delikten dışarı çıkan saçı sakalı birbirine karışmış, meczup görünümlü, yaşlı adam kendisini yakalamaya gelen Amerikan askerlerini "Ben Irak Devlet Başkanı Saddam, sizinle pazarlık etmeye hazırım" diyerek karşılıyordu. Bu Amerika ve ortakları için büyük bir zaferdi. "Amerika'nın ve özgür dünyanın başdüşmanı, gaddarlar gaddarı, caniler canisi Saddam Hüseyin", tek bir kurşun bile atılmadan teslim alınmıştı. Artık tüm diğer olumsuz gelişmeler unutulabilir, Başkan Bush ve Tony Blair mutlu bir Noel geçirebilirdi.
Irak'taki gelişmeleri yakından izleyenler de Saddam'ın ele geçirilmesiyle yeni bir aşamaya gelindiğini kabul ediyorlardı. Ancak bu, ABD'nin işini daha da zorlaştıracak yeni gelişmelerin tetikleyicisi de olabilirdi. The Independent gazetesinin deneyimli muhabiri Robert Fisk'in deyimiyle "Irak'ta bir kabus bitmişti ama yenisi başlamak üzereydi."