Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bu pazar da başka bir anlamsız soru soracağım size: küreselleşmeyi mi savunuyorsunuz, yoksa ulus devleti mi?
Devletin birçok işlevini doğru dürüst yapamaz duruma düştüğü ülkemizde kimileri, ulus devletin tamamen yok olacağı, her ülkenin uluslararası kurallara göre yönetildiği bir dünyanın özlemiyle küreselleşmeye umut bağlıyorlar. Karşı görüştekiler ise çıkış yolunun ulus devletin güçlenmesinden geçtiğini savunarak küreselleşmeyi başdüşman ilan ediyorlar.
Küreselleşme olgusunun sonuçta ulus devletin etki alanını yeniden tanımlayan ve sınırlayan bir niteliği var kuşkusuz. Ancak bugün gelinen noktada, ulus devletin ortadan kalkmak üzere olduğunu ve küreselleşmeye uyum sağlamak için ulus devleti ortadan kaldırmak gerektiğini söylemek de pek anlamlı görünmüyor bana, küreselleşmeye karşı çıkıldığında ulus devletin güçleneceğini sanmak da.
Buna karşılık ulus devletin, ulusların ya da ülkelerin küreselleşme sürecindeki başarılarını etkileyecek biçimde yeniden yapılanması gerektiğini söylemek olası. Dünyanın yeni gerçeklerini iyi kavrayan hükümetler, ulus devleti kullanarak küreselleşmenin tehditlerine karşı koyma ve fırsatlarından yararlanma ortamını yaratabiliyorlar.
Bu arada ulus devleti küreselleşmenin sonuçlarına karşı direnmenin bir aracı olarak kullananlar da çıkabiliyor. Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'in geçen hafta attığı iki ilginç adım, ulus devletin politikacılar tarafından nasıl kullanılabileceğini gösterdi. Kendi partisi içinde bile desteği zayıflamış görünen Schröder, şimdi devleti kullanarak yeniden popülarite kazanmaya çalışıyor.
Schröder önce İngiltere'nin telekom devi Vodafone Air Touch'ın 125 milyar dolarlık bir operasyonla Alman Mannesmann'ı yutma girişimine karşı bayrak açtı. Ardından batma noktasına gelen ve iflas bayrağını çeken Almanya'nın en büyük inşaat gruplarından Holzmann'ın ayakta tutulması için devreye girdi ve alacaklı bankalara devlet güvencesi vererek şirketin iflasını şimdilik önlemiş oldu.
Aslında Schröder'in her iki adımı da küresel sistemin işleyiş mantığıyla ve piyasaların belirleyiciliği ilkesiyle çelişiyor. Başta söz konusu firmalarla doğrudan ilgili olanlar olmak üzere sendikalar ve Alman seçmenlerin bir bölümü bu adımları nedeniyle Schröder'i alkışladığı da bir gerçek.
Schröder'in, ulus devlete sarılarak kendini kurtarma çabası alkış alıyor ama Almanya'nın küresel oyunda iddialı olma şansını nasıl etkileyecek acaba?



Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr