Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Birinci sahne Türkiye’de yaşanıyor. AKP lideri Tayyip Erdoğan’ın siyasi yakını (diğer sıfatları reddettiği için bu deyimi kullanıyorum) Cüneyt Zapsu Bey, dondurucu soğuğa aldırmadan evinin balkonuna çıkmış, yakarıyor, "Allahım" diyor, "George W. Bush kuluna kuvvet ve cesaret ver, artık şu savaş emrini versin ve akıllı bombalarını yağdırsın Irak’a, biz de dolarları alalım, ekonomimizi uçuralım."
İkinci sahne, Cüneyt Bey’in duasının nihayet kabul edildiği gün Amerika’da yaşanıyor. İncil’den bir bölüm okuyarak güne başlayan, eski alkolik, yeni Başkan ve Başkomutan George W. Bush, Irak’a bomba yağdırmak için düğmeye basmak üzere, birden Türkiye’ye verdiği sözü hatırlıyor, yanındakilere dönüp "Paragöz Türklerin parası hazır mı çocuklar?" diye soruyor ve hatırlatıyor: "Irak’a bomba atmadan Türkiye’ye 8.5 milyar dolar atacaktık, sakın unutulmasın."
Üçüncü sahne ABD’nin savaş kararını açıkladığı gün Türkiye’de yaşanıyor. "Savaşa karşıyız" ya da "Müslüman kardeşlerimize karşı açılacak bir savaşa hiçbir şekilde destek sağlamayız" diyenlerin büyük çoğunlukta olduğu Türkiye’de başta iktidar mensupları olmak üzere pek çok kimse, ABD’den gelecek savaş dolarlarıyla neler yapacağını, nasıl köşeyi döneceğini düşünüyor. Irak’a yağan bombalardan çok Amerika’dan yağacak dolarlar konuşuluyor.

Ambargolu kafalar
AKP ve hükümet çevrelerinden yapılan açıklamaların ışığında, bu "mutluluk" sahnelerini daha da geliştirebiliriz. Cüneyt Zapsu Bey hafta içinde yaptığı bir konuşmada, "ABD ile konuşulan yardım paketinin yarısının bile gerçekleşmesi durumunda ekonominin hak ettiği ivmeyi ilkbaharda kazanacağını" söylemiş ve "Savaşın ekonomiye negatif bir etkisi olmayacak" (Hürriyet, 27 Şubat) demiş. Devlet Bakanı Ali Babacan ise "İlk bombadan önce 8.5 milyar dolar gelecek"(Hürriyet, 27 Şubat) müjdesini vermiş.
Ben dün sabah bu yazıyı yazarken meşhur tezkerenin kaderi henüz belli olmamıştı ama işadamlarından "piyasa uzmanları"na ve ağırlığı olan medya mensuplarına kadar kamuoyu oluşturmada etkili olan kesimin eğilimi belliydi. Onlara göre tezkerenin onaylanmaması durumunda Türkiye’nin başına türlü çeşitli felaketler gelebilirdi. Bu ortamdan yararlanılarak çıkartılan bir söylentiye göre tezkerenin onaylanmaması halinde ABD, IMF’yi de yanına alarak Türkiye’den bütün desteğini çekecek, doları 3.5 milyon liraya tırmandıracaktı. AKP lideri Tayyip Erdoğan da bu yıl 73.5 milyar dolar borç ödemesi gereken Türkiye’nin başka seçeneği olmadığını söylememiş miydi zaten.
Türkiye bu seçeneksiz gibi görünen noktaya işte bu kafalarla geldi. Siyasetçilerimiz ve aydın geçinenlerimiz, hep günü kurtarmak mantığıyla davranıp en aşikâr seçeneği savunmakla yetindiği için farklı seçenekleri düşünme ufkunu yakalayamadık. Buna yeltenenleri ise hayalci, romantik, maceracı diye niteleyip sesini boğmaya çalıştık.

Farklı düşünmek
Bu kafanın tipik özelliği akla ilk gelen, en basit ve gerçekleşme olasılığı yüksek görünen seçenek üzerinde odaklanıp onun dışındaki tüm seçenekleri dışlamak. Şimdi de meşhur tezkerenin TBMM’de onaylanması, Irak’ta savaş çıkması ve bu savaşın tam da ABD’nin umduğu gibi sonuçlanması halinde bundan Türkiye’nin nasıl yararlanacağını hesaba katan senaryo revaçta. Amerika’dan dolar yağacakmış diye dolarını bozduran sokaktaki vatandaş da bu senaryoyu ezberledi. Pekiyi ya bu senaryo tutmazsa? Ya savaşın çıkması gecikirse ya da dünyanın en netameli bölgesi olan Ortadoğu bir anda karışır ve ABD’yi destekleyen Türkiye hedef haline gelirse? Ya da başka öngörülmeyen gelişmeler yaşanırsa? Ekonomide "bahar uçuşu" yerine savaş paniği gündeme gelirse?
Farklı olasılıkları da gündeme getirerek birilerinin tahammül sınırlarını zorladım herhalde gene. Bu tür kritik kavşakların farklı seçeneklere yönelmek için fırsatlar yarattığını söylersem daha da kızabilirler bana. Onların hışmına uğramadan noktayı koyayım en iyisi.